Türkçe
Kurdî

elçi için arama sonuçları

O, kulları üzerinde (her şeye boyun eğdiren) El-Kahir’dir. Üzerinize koruyucu (melekler) yollar. Sizden birine ölüm geldiğinde (ölüm vazifesiyle görevli) elçilerimiz onu vefat ettirir. Ve onlar görevlerini kusursuz bir şekilde yaparlar. (6/En'âm, 61)

Allah’a yalan uydurarak iftira eden veya (Allah’ın) ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Bunlara, Kitap’tan nasipleri (kendileri için takdir olunan hayır ve şer) erişir. Nihayet canlarını almak için elçilerimiz onlara geldiğinde derler ki: “Allah’ı bırakıp dua ettikleriniz nerede?” Derler ki: “Onlar bizi (terk edip) kayboldular.” Ve kâfir olduklarına dair kendileri aleyhine şahitlik ettiler. (7/A'râf, 37)

Demişti ki: “Ey kavmim! Bende sapıklık yok. Lakin ben âlemlerin Rabbi olan (Allah tarafından gönderilmiş) bir elçiyim.” (7/A'râf, 61)

Demişti ki: “Ey kavmim! Bende akıl kıtlığı yoktur. Fakat ben âlemlerin Rabbi (tarafından gönderilmiş) bir elçiyim.” (7/A'râf, 67)

Musa demişti ki: “Ey Firavun! Şüphesiz ben, âlemlerin Rabbinden (gelen) bir elçiyim.” (7/A'râf, 104)

İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra rahmeti tattırdığımızda, ayetlerimize karşı bir tuzak içinde görürsün onları. De ki: “Allah’ın (tuzağı bozmak için karşı) tuzak kurması daha hızlıdır.” Şüphesiz ki elçilerimiz/melekler, kurduğunuz tuzakları yazmaktadır. (10/Yûnus, 21)

Sıkıntıdan kurtulan insanın Allah’ın (cc) ayetlerine tuzak kurması; Allah’ın (cc) yardımını yalanlayıp alay etmesi, Allah’tan (cc) gelen yardımı Allah’a (cc) değil de başkalarına nispet etmesi, başarıyı kendi emeğinin sonucu olarak görmesi, bela anında Allah’a (cc) iman ediyor gibi yapıp rahata kavuşunca Allah’ı (cc) unutmasıdır. (bk. 10/Yûnus, 12; 11/Hûd, 9-10; 17/İsrâ, 83; 39/Zümer, 8; 41/Fussilet, 49-50)

Andolsun ki elçilerimiz/meleklerimiz İbrahim’e müjdeyle gelip, “Selam olsun.” demişlerdi. O da: “Selam.” dedi. Hiç beklemeden pişmiş bir buzağıyı (ikram etmek için) getirdi. (11/Hûd, 69)

(Elçilerimiz:) “Ey İbrahim! (O kavimle ilgili) tartışmayı bırak. Çünkü Rabbinin (onlarla ilgili) hükmü gelmiştir. Ve şüphesiz ki onlara geri çevrilmeyecek bir azap gelecektir.” (dediler.) (11/Hûd, 76)

Elçilerimiz (melekler) Lut’a geldiğinde, onlar yüzünden kendini kötü hissetmiş, bir çıkar yol bulamamış ve: “Bu baş belası, sıkıntılı bir gündür.” demişti. (11/Hûd, 77)

(Melekler) demişlerdi ki: “Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Sana ilişemezler. Gecenin bir vaktinde, ailenle beraber yola çık ve içinizden kimse dönüp arkasına bakmasın. Hanımın hariç! (Çünkü) onların başına gelecek azap, onun da başına gelecektir. Onların (helak) zamanı sabahtır. Sabah yakın değil mi?” (11/Hûd, 81)

Kral (bu yorumu duyunca): “Onu bana getirin.” dedi. Elçi Yusuf’a (müjde vermek için) geldiğinde demişti ki: “Efendinin yanına dön ve ona sor (bakalım): ‘Ellerini kesen kadınların durumu neydi?’ Şüphesiz ki benim Rabbim, onların tuzağını bilir.” (12/Yûsuf, 50)

Artık elçiler ümitlerini kesip, yalanlandıklarını sandıklarında, yardımımız onlara gelmiş ve dilediklerimiz kurtarılmıştı. Azabımız, günahkâr topluluktan geri çevrilmez. (12/Yûsuf, 110)

“Ey elçiler/melekler! Sizin işiniz (göreviniz) nedir?” demişti. (15/Hicr, 57)

Lut ailesine elçiler geldiği zaman: (15/Hicr, 61)

(Cibril) demişti ki: “Ben, yalnızca Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir evlat vermek için (buradayım).” (19/Meryem, 19)

“Ona varın ve deyin ki: ‘Şüphesiz ki biz, Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını bizimle beraber yolla, onlara azap etme! Muhakkak sana, Rabbinden ayetle/mucizeyle geldik. Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun.’ ” (20/Tâhâ, 47)

Dedi ki: “Onların görmediğini gördüm. Elçinin/meleğin izinden bir avuç aldım ve attım. Nefsim bana böylesini hoş gösterdi.” (20/Tâhâ, 96)

Allah, meleklerden ve insanlardan dilediğini elçi olarak seçer. Şüphesiz ki Allah, (işiten ve dualara icabet eden) Semi’, (her şeyi gören) Basîr’dir. (22/Hac, 75)

“Firavun’a gidin ve deyin ki: ‘Kuşkusuz biz, âlemlerin Rabbi olan (Allah’ın) elçileriyiz.’ ” (26/Şuarâ, 16)

“Ben, onlara bir hediye gönderecek ve elçilerin neyle döndüğüne bakacağım.” (27/Neml, 35)

(Elçi,) Süleyman’a geldiğinde: “Bana malla destek verip (gözümü boyayacaksınız) öyle mi? Allah’ın bana verdiği, size verdiklerinden çok daha hayırlıdır. (Hayır, öyle değil!) Siz (birbirinize hediye verince) hediyenizle sevinip böbürlenebilirsiniz (ben değil).” (27/Neml, 36)

Elçilerimiz/Melekler İbrahim’e müjdeyle geldiklerinde: “Biz, bu beldenin ahalisini helak edeceğiz. Şüphesiz onun ahalisi, zalim oldular.” demişlerdi. (29/Ankebût, 31)

Elçilerimiz/Melekler Lut’a geldiğinde, onlar yüzünden kendini kötü hissetmiş, bir çıkar yol bulamamıştı. Demişlerdi ki: “Korkma ve üzülme! Kuşkusuz, karın hariç, seni ve aileni kurtaracağız. (Karın ise) geride kalacaklardandır.” (29/Ankebût, 33)

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah’adır. O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz ki Allah, her şeye kadîrdir. (35/Fâtır, 1)

Hani onlara iki elçi göndermiştik de, o ikisini yalanlamışlardı. Biz de, üçüncü bir kişiyle onları desteklemiştik. Demişlerdi ki: “Şüphesiz ki biz, sizlere gönderilmiş resûlleriz.” (36/Yâsîn, 14)

Yazıklar olsun (şu) kullara! Onlara ne zaman bir elçi gelse, hemen onunla alay ederlerdi. (36/Yâsîn, 30)

“Yalnızca Allah’a ibadet edin.” diyerek, önlerinden ve arkalarından resûller gelince dediler ki: “Şayet Rabbimiz dileseydi, (elçi olarak) melekler indirirdi. Şüphesiz ki biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr ediyoruz.” (41/Fussilet, 14)

Vahyetmek, perde gerisinden (konuşmak) veya izniyle vahyeden bir elçi/melek yollaması dışında, Allah’ın bir insanla konuşması olacak şey değildir. Şüphesiz ki O, (zatı ve sıfatları en yüce olan) Aliy, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir. (42/Şûrâ, 51)

Andolsun ki Musa’yı, ayetlerimizle Firavun ve ileri gelenlerine yolladık. Dedi ki: “Şüphesiz ki ben, âlemlerin Rabbinin elçisiyim.” (43/Zuhruf, 46)

Yoksa onlar, gizlediklerini ve fısıldaşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Bilakis, elçilerimiz/melekler onların yanında yazmaktadır. (43/Zuhruf, 80)

“Ey elçiler/melekler! Sizin işiniz (göreviniz) nedir?” demişti. (51/Zâriyat, 31)

Ancak resûlleri arasından razı olup (seçtikleri) müstesna. Çünkü (gayb bilgisine muttali olan elçinin) önünde ve arkasında (onu koruyan) gözetleyiciler kılmıştır. (72/Cin, 27)

Şüphesiz ki o (Kur’ân), pek değerli bir elçinin (Cibril’in getirdiği) sözüdür. (81/Tekvîr, 19)