Türkçe
Kurdî

Fesat Çıkaranların Cezası ile ilgili ayetler

Zalim olanlar, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla (“Günahlarımızı dök” anlamında “Hıttatun” kelimesini “buğday” anlamına gelen “Hıntatun” ile) değiştirdiler. Biz de bu fasıklıklarına karşılık zalimlerin üzerine gökten bir azap indirdik.(2/Bakara 59)

Allah’a ve Resûl’üne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapanların cezası, öldürülmeleri veya asılmaları ya da ellerinin ayaklarının çaprazlama kesilmesi veya yerlerinden sürülmeleridir. Bu (ceza), dünyadaki rezillikleridir. Ahiretteyse onlar için büyük bir azap vardır.(5/Mâide 33)

Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işleyip durdukları fısklardan (günahlardan) ötürü onlara azap dokunacaktır.(6/En'âm 49)

Andolsun ki, Nuh’u kavmine (peygamber olarak) yolladık. Demişti ki: “Ey kavmim! Allah’a ibadet/kulluk edin. Sizin O’ndan başka (ibadeti hak eden) bir ilahınız yoktur. Şüphesiz ki ben, sizler için o büyük günün azabından korkmaktayım.”(7/A'râf 59)

Kavminin önde gelenleri demişlerdi ki: “Şüphesiz ki biz, seni apaçık bir sapıklık içinde görmekteyiz.”(7/A'râf 60)

Demişti ki: “Ey kavmim! Bende sapıklık yok. Lakin ben âlemlerin Rabbi olan (Allah tarafından gönderilmiş) bir elçiyim.”(7/A'râf 61)

“Size Rabbimin risaletini/mesajlarını iletiyorum ve size nasihat ediyorum. Ve ben, Allah’tan (bana gelen vahiy sayesinde) sizin bilmediklerinizi biliyorum.”(7/A'râf 62)

“Sizi uyaran, sakınıp korkasınız diye (öğüt veren) ve merhamet olunursunuz diye sizin içinizden bir adama Rabbinizden bir zikir/hatırlatma geldi diye mi şaşırdınız?”(7/A'râf 63)

Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla beraber olanları kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayanları ise boğduk. (Çünkü) onlar (hakikatleri görmeyen) kör bir kavimdi.(7/A'râf 64)

Elçilerimiz (melekler) Lut’a geldiğinde, onlar yüzünden kendini kötü hissetmiş, bir çıkar yol bulamamış ve: “Bu baş belası, sıkıntılı bir gündür.” demişti.(11/Hûd 77)

(Misafirlerin geldiğini duyunca) kavmi koşar adımlarla ona gelmişti. Bundan önce de kötülükleri (âdet hâline getirecek kadar çokça) yaparlardı. Dedi ki: “Ey kavmim! İşte bunlar benim kızlarım, onlarla (evlenerek ilişki kurmanız) sizin için daha temizdir. Artık Allah’tan korkup sakının ve misafirlerin içinde beni rezil etmeyin. İçinizde hiç mi olgun/aklı başında bir adam yok?”(11/Hûd 78)

Demişlerdi ki: “Andolsun ki, sende biliyorsun kızlarında hakkımız/gözümüz yok. (Aslında) sen, bizim ne istediğimizi de çok iyi biliyorsun.”(11/Hûd 79)

Demişti ki: “Keşke size karşı bir gücüm olsa, ya da (misafirlerimi sizden koruyacak) bir güce sığınabilseydim.”(11/Hûd 80)

(Melekler) demişlerdi ki: “Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Sana ilişemezler. Gecenin bir vaktinde, ailenle beraber yola çık ve içinizden kimse dönüp arkasına bakmasın. Hanımın hariç! (Çünkü) onların başına gelecek azap, onun da başına gelecektir. Onların (helak) zamanı sabahtır. Sabah yakın değil mi?”(11/Hûd 81)

(Helak) emrimiz geldiğinde oranın altını üstüne getirdik ve tepelerine birbiri ardına dizilmiş, çamurdan pişirilmiş taşlar yağdırdık.(11/Hûd 82)

(O taşlar) Rabbinin katında işaretlenmişlerdir. O (azabın bir benzeri, bu kavmin amelini yapan) zalimlerden uzak değildir.(11/Hûd 83)

“Şüphesiz ki biz, suçlu günahkâr bir kavme yollandık.” demişlerdi.(15/Hicr 58)

Lut’a da hüküm/hikmet ve ilim verdik. Onu habis eylemlerde bulunan o şehirden (ve halkından) kurtardık. Şüphesiz ki onlar, fasıklar(dan oluşan), kötü bir kavimdiler.(21/Enbiyâ 74)

Nuh’un kavmi gönderilen resûlleri yalanladı.(26/Şuarâ 105)

Hani kardeşleri Nuh, kendilerine: “(Allah’tan) korkup sakınmaz mısınız?” demişti.(26/Şuarâ 106)

“Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir resûlüm.”(26/Şuarâ 107)

“(O hâlde) Allah’tan korkup sakının ve bana itaat edin.”(26/Şuarâ 108)

“Sizden (davetim karşılığında) bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, âlemlerin Rabbi (olan Allah'a) aittir.”(26/Şuarâ 109)

“Allah’tan korkup sakının ve bana itaat edin.”(26/Şuarâ 110)

Demişlerdi ki: “Kavminin en düşükleri sana uymuşken sana iman mı edelim?”(26/Şuarâ 111)

Demişti ki: “Onların yaptıkları şeyler hakkında bilgi sahibi değilim (onları yargılayamam).”(26/Şuarâ 112)

“Şayet bilinçli insanlarsanız, onların hesabını görmek Rabbime aittir (bunu bilmelisiniz).”(26/Şuarâ 113)

“Ben, müminleri kovacak değilim.”(26/Şuarâ 114)

“Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.”(26/Şuarâ 115)

Demişlerdi ki: “Şayet bu işe bir son vermezsen ey Nuh, kesinlikle taşlanıp kovulanlardan olacaksın.”(26/Şuarâ 116)

Demişti ki: “Rabbim! Şüphesiz ki kavmim, beni yalanladı.”(26/Şuarâ 117)

“Onlarla benim aramı (vereceğin hükümle) aç. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.”(26/Şuarâ 118)

Onu ve beraberindekileri, dolu bir gemi içerisinde kurtardık.(26/Şuarâ 119)

Sonra da kalanları boğduk.(26/Şuarâ 120)

Şüphesiz ki bunda, (Allah’ın dostlarına yardım edip düşmanları helak edeceğine dair) ayet vardır. Onların çoğu mümin değildir.(26/Şuarâ 121)

Şüphesiz ki senin Rabbin, (evet,) O (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) El-Azîz, (kullarına karşı merhametli olan) Er-Rahîm’dir.(26/Şuarâ 122)

Âd (Kavmi), gönderilen resûlleri yalanladı.(26/Şuarâ 123)

Lut’u da (kavmine yolladık). Hani o kavmine demişti ki: “Siz göz göre göre bu fuhşiyatı mı işliyorsunuz?”(27/Neml 54)

“Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yanaşıyorsunuz? (Hayır, öyle değil!) Siz cahillik etmekte olan bir topluluksunuz.”(27/Neml 55)

Kavminin cevabı yalnızca şu oldu: “Lut ailesini yurdunuzdan sürüp çıkarın. Çünkü onlar temiz insanlarmış.”(27/Neml 56)

Karısı dışında onu ve ailesini kurtarmıştık. Onun geride (helak olanlarla kalmasını) takdir ettik.(27/Neml 57)

Üzerlerine (taş) yağmuru yağdırdık. Uyarılanların yağmuru ne kötüdür.(27/Neml 58)

Elçilerimiz/Melekler Lut’a geldiğinde, onlar yüzünden kendini kötü hissetmiş, bir çıkar yol bulamamıştı. Demişlerdi ki: “Korkma ve üzülme! Kuşkusuz, karın hariç, seni ve aileni kurtaracağız. (Karın ise) geride kalacaklardandır.”(29/Ankebût 33)

“Şüphesiz ki biz, o yaptıkları fasıklık nedeniyle bu belde halkının üzerine gökten azap indireceğiz.”(29/Ankebût 34)

Fasık olanların barınağı ise ateştir. Oradan her çıkmaya çalıştıklarında geri çevrilirler. Ve onlara denir ki: “Tadın (bakalım) yalanladığınız azabı.”(32/Secde 20)

Kâfirlerin ateşe arz edilecekleri gün: “Siz, dünya hayatınızda bütün güzelliklerinizi tükettiniz, ondan faydalanıp keyif sürdünüz. Bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz ve fasıklığınız nedeniyle alçaltıcı azapla cezalandırılacaksınız.” (denir.)(46/Ahkâf 20)

Ulu’l-Azm peygamberlerin sabrettiği gibi sen de sabret! Onlara (azabın gelmesi için) acele etme. Tehdit edildikleri (azabı) gördükleri gün, gündüzün bir saati kadar kalmış gibi gelecek onlara. (Bu, bir) tebliğdir/bildiridir. Fasık bir topluluktan başkası helak edilir mi?(46/Ahkâf 35)

Bundan önce Nuh Kavmi'ni de (helak etmiştik). Hiç şüphesiz onlar, fasık bir kavimdiler.(51/Zâriyat 46)