Türkçe
Kurdî

Uyarıcı ile ilgili ayetler

Gerçek şu ki biz seni, bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. (Hakka inanmayan) cehennem ehlinden (sorumlu değilsin ve onlardan dolayı) sorguya çekilmeyeceksin.(2/Bakara 119)

İnsanlar (tevhid üzere yaşayan) tek bir ümmetti. (İhtilafa düştüler.) Allah (aralarındaki ihtilafı gidersin diye) müjdeleyici ve uyarıcı nebiler gönderdi. İnsanların anlaşmazlığa düştükleri konularda, aralarında hakem olsun diye nebilerle beraber hak olan Kitab’ı indirdi. O (Kitap konusunda) anlaşmazlığa düşenler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra aralarındaki azgınlık/kıskançlık/bir diğer gruba üstünlük sağlama isteği olan Ehl-i Kitap’tan başkası değildi. Allah, hakkında ihtilafa düştükleri konuda iman edenleri izniyle hakka hidayet etti. Allah dilediğini dosdoğru yola iletir.(2/Bakara 213)

Kitab’ın indiriliş gayesi için bk. 4/Nisâ, 105

Müjdeleyici ve uyarıcı resûller (gönderdik). Ta ki resûllerden sonra insanların Allah’a (“bilmiyorduk, duymadık” gibi bahane olarak) sunacakları bir hüccetleri kalmasın. Allah (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir. (4/Nisâ 165)

Ey Ehl-i Kitap! Resûllerin kesintiye uğradığı bir zamanda: “Bize ne bir müjdeci ne de bir uyarıcı geldi.” demeyesiniz diye size açıklayan Resûlümüz geldi. Şüphesiz ki size, müjdeci de uyarıcı da geldi. Allah, her şeye kadîrdir. (5/Mâide 19)

Hiç düşünmediler mi? Onların arkadaşlarında (onlara gönderilen Nebi’de) hiçbir delilik yoktur. O, ancak apaçık bir uyarıcıdır. (7/A'râf 184)

De ki: “Ben kendime, Allah’ın dilemesi dışında ne fayda ne de zarar verme gücüne sahibim. Şayet gaybı biliyor olsaydım, hayrı çoğaltırdım/daha fazla mal toplardım ve hiçbir kötülük bana dokunmazdı. Ben, yalnızca inanan bir topluluk için uyarıcı ve müjdeciyim.” (7/A'râf 188)

“Ona bir hazine indirilmeli ya da onunla beraber bir melek gelmesi gerekmez miydi?” demeleri nedeniyle, sana vahyedilenin bir kısmını (anlatmayı) bırakıp göğsünü daraltacak değilsin herhâlde? Sen ancak bir uyarıcısın. Allah, her şeye vekildir.(11/Hûd 12)

Kâfirler derler ki: “Onun üzerine Rabbinden bir ayet/mucize indirilmesi gerekmez miydi?” Sen ancak bir uyarıcısın, her kavmin yol göstericisi (Hâdi olan Allah’tır). (13/Ra'd 7)

De ki: “Kuşkusuz ben, (evet,) ben apaçık bir uyarıcıyım.”(15/Hicr 89)

Biz resûllerimizi (onların isteklerine icabet etsinler diye değil) yalnızca müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kâfirler ise (hakka karşı) batılla mücadele ederek, hakkın ayağını kaydırmak/yok etmek istiyorlar. Ayetlerimi ve uyarıldıkları şeyi alaya aldılar.(18/Kehf 56)

De ki: “Ey insanlar! Ben, sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım.”(22/Hac 49)

Tüm âlemlere bir uyarıcı olması için, kulunun üzerine Furkan’ı (hakla batılı ayıran Kitab’ı) indiren (Allah) ne yüce, ne mübarektir.(25/Furkân 1)

Kitab’ın indiriliş gayesi için bk. 4/Nisâ, 105

Dediler ki: “Ne oluyor bu Resûl’e? (Normal insanlar gibi) yemek yiyor, çarşı pazarda dolaşıyor! Ona, kendisiyle beraber uyarıcı olacak bir melek indirilmesi gerekmez miydi?”(25/Furkân 7)

Şayet dileseydik, her beldeye bir uyarıcı gönderirdik. (Ancak, tüm insanlığa seni gönderdik.)(25/Furkân 51)

“Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.”(26/Şuarâ 115)

Uyarıcılardan olman için kalbine (vahyetti).(26/Şuarâ 194)

Biz hangi beldeyi helak etmişsek, mutlaka onun uyarıcıları vardır.(26/Şuarâ 208)

“Ve Kur’ân’ı okumakla (emrolundum). Kim hidayet bulursa, kendi yararına hidayet bulmuştur. Kim de sapıtırsa de ki: ‘Ben, ancak uyarıcılardan biriyim.’ ”(27/Neml 92)

Biz (Musa’ya) seslendiğimizde Tur’un yanında da değildin. Fakat Rabbinin rahmeti olarak (bunları sana vahyediyoruz ki) senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş olan topluluğu uyarasın. Umulur ki öğüt alırlar.(28/Kasas 46)

Bu ayet, Allah Resûlü’nden (sav) önce Mekkelilere bir uyarıcı gelmediğini belirtmiştir. (bk. 36/Yâsîn, 6) Şirk konusunda uyarılmamış olmalarına rağmen Allah (cc) onlara müşrik demiş (98/Beyyine, 1), Allah Resûlü (sav) ölmüş olanlarının ateşte olduğunu bildirmiştir. Çünkü tevhid ve şirk konusunda Allah’ın (cc) kulları üzerinde, her biri müstakil hüccet olan beş ayrı delili vardır.

a. Allah (cc) kullarından söz almış ve Kıyamet Günü “bilmiyordum” ya da “taklit ettim” denmesinin önünü kesmiştir. (bk. 7/A’râf, 172-173)

b. İnsanları tevhid fıtratı üzere yaratmıştır. (bk. 30/Rûm, 30)

c. Resûller yollamıştır. (bk. 4/Nisâ, 165)

d. Kitap indirmiştir. (bk. 6/En’âm, 19; 11/Hûd, 1-2)

e. O’nun var ve bir olduğuna dair sayısız delili kâinata yerleştirmiştir. (bk. 2/Bakara, 163-164; 6/En’âm, 94-102; 27/Neml, 59-65)

Tüm bu delillerin varlığı ve açıklığına rağmen, Allah (cc), resûl göndermeden bir kavmi topluca helak etmez. Bir sonraki ayet bu gerçeği anlatmaktadır.

Dediler ki: “Ona Rabbinden ayetler/mucizeler gelmesi gerekmez miydi?” De ki: “Ayetler, ancak Allah katındadır. Ve ben yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.”(29/Ankebût 50)

Yoksa: “Onu uydurdu.” mu diyorlar? (Hayır, öyle değil!) Bilakis, senden önce hiçbir uyarıcı gelmemiş olan bir toplumu uyarman için, o (Kur’ân), Rabbinden gelen bir haktır. Umulur ki hidayet bulurlar.(32/Secde 3)

Ey Nebi! Biz seni şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak yolladık,(33/Ahzâb 45)

Biz seni, ancak bütün insanlığa müjdeci ve uyarıcı olarak yolladık. Fakat insanların çoğu bilmezler.(34/Sebe’ 28)

Biz, hangi beldeye bir uyarıcı yolladıysak mutlaka oranın refah içinde yaşayan şımarık zenginleri: “Biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr ediyoruz.” dediler.(34/Sebe’ 34)

Biz, onlara ders yapıp (talim edecekleri) bir kitap vermedik. Senden önce onlara bir uyarıcı da yollamadık.(34/Sebe’ 44)

Sen, yalnızca bir uyarıcısın.(35/Fâtır 23)

Biz seni hak ile, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Her ümmete mutlaka bir uyarıcı gelip geçmiştir.(35/Fâtır 24)

Kendilerine bir uyarıcı gelecek olsa, (tüm) ümmetlerden daha doğru yolda olacaklarına dair olanca güçleriyle yemin ettiler. Kendilerine uyarıcı gelince (bu durum), ancak onların kaçıp uzaklaşmalarını arttırdı.(35/Fâtır 42)

Andolsun biz, onların arasına uyarıcılar yollamıştık.(37/Saffât 72)

Onlara içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaşırdılar ve kâfirler dediler ki: “Şüphesiz ki bu, bir büyücüdür, bir yalancıdır.”(38/Sâd 4)

De ki: “Ancak ben, bir uyarıcıyım. (Zatında, fiillerinde ve sıfatlarında tek olan) El-Vâhid ve (her şeye boyun eğdirip hükmüne ram eyleyen) El-Kahhâr olan Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur.”(38/Sâd 65)

“Bana, yalnızca bir uyarıcı olduğum vahyedilmektedir.”(38/Sâd 70)

Müjdeci ve uyarıcı olarak... Onların çoğu yüz çevirdi. Onlar dinlemezler.(41/Fussilet 4)

De ki: “Ben, resûllerin ilki değilim. Ve ben, bana ve size ne yapılacağını bilmiyorum. Ben, yalnızca bana vahyolunana uyuyorum. Ben, ancak apaçık bir uyarıcıyım.”(46/Ahkâf 9)

Âd (Kavmi'nin) kardeşi (Hud’u) hatırla. Hani o, kavmini Ahkaf (denilen mevkide) uyarmıştı. Muhakkak onun önünde ve ardında birçok uyarıcı geçmişti: “Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Şüphesiz ki ben, sizin için büyük günün azabından korkuyorum.”(46/Ahkâf 21)

Şüphesiz ki biz seni, şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.(48/Fetih 8)

Onlara içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaşırdılar ve kâfirler, “Bu şaşılacak bir şeydir.” dediler.(50/Kâf 2)

Bu (Kur’ân), önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.(53/Necm 56)

(Ateş) öfkeden çatlayıp ayrışacak gibi olur. Her bir topluluk (ateşin) içine atıldığında, oranın bekçileri kendilerine: “Size bir uyarıcı gelmedi mi?” diye sorarlar.(67/Mülk 8)

Derler ki: “Evet! Muhakkak ki bize uyarıcı geldi (fakat) biz onu yalanladık ve: ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz yalnızca büyük bir sapıklık içindesiniz.’ dedik.”(67/Mülk 9)

De ki: “(Kıyamete dair) bilgi, yalnızca Allah’ın yanındadır. Ben ise ancak apaçık bir uyarıcıyım.”(67/Mülk 26)

Demişti ki: “Ey kavmim! Hiç şüphesiz ben, sizin için apaçık bir uyarıcıyım.”(71/Nûh 2)

Sen ancak ondan korkanları uyarırsın.(79/Nâziât 45)