Küfür ile ilgili ayetler
► Dediler ki: “Kalplerimiz, (senin anlattıklarına karşı) kılıflıdır/kapalıdır.” (Hayır, öyle değil!) Bilakis, Allah küfürleri nedeniyle onlara lanet etmiştir. (Bu nedenle) pek az iman ederler.(2/Bakara 88)
► (Hatırlayın!) Hani sizden söz almış ve Tur Dağı’nı tepenizde yükseltmiştik. “Size verdiğimiz (Kitab’a) kuvvetle yapışın ve söz dinleyin.” demiştik. Demişlerdi ki: “İşittik ve isyan ettik.” Küfürleri sebebiyle buzağı sevgisi onların kalplerine içirilmişti/kalpleri buzağı sevgisiyle dolup taşmıştı. De ki: “Şayet müminlerseniz, imanınız size ne kötü bir şey emrediyor!”(2/Bakara 93)
► Daha önce Musa’ya (şüphe ve inkâr içerikli) sorular sorulduğu gibi, siz de Peygamber’inize (aynı minvalde) sorular mı sormak istiyorsunuz? Kim imanı küfürle değiştirirse/iman yerine küfrü tercih ederse, şüphesiz ki doğru yoldan sapmış olur.(2/Bakara 108)
► Sana haram aylarda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (Ancak) Allah yolundan insanları alıkoymak, O’nu (Allah’ı) inkâr, Mescid-i Haram’ın (hürmetini tanımama) ve o beldenin halkını oradan sürmek, Allah katında (haram ayda savaşmaktan) daha büyük bir günahtır. Fitne/şirk, öldürmekten daha beterdir.” Şayet güç yetirirlerse, sizi dininizden döndürünceye dek sizinle savaşırlar. Sizden her kim dininden döner ve kâfir olarak can verirse, onların amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar, ateşin ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır.(2/Bakara 217)
Allah Resûlü’nün (sav) görevlendirdiği bir grup sahabi, sefer sırasında müşriklerle karşılaştı. Sahabiler, haram ayların başlayıp başlamadığında tereddüt yaşadılar. Aralarında bir çarpışma yaşandı. Bu çatışma nedeniyle İbnu’l Hadremi’yi öldürdüler. Müşrikler, bu durumu propagandaya çevirip: “Muhammed haram ayların hürmetini çiğniyor ve insanları öldürüyor.” dediler. (bk. Taberi, 4087) Allah Resûlü (sav) ve sahabesi bu hata nedeniyle üzüldü. Allah (cc) olay hakkında ayet indirerek şu mesajı verdi: Müminler hata yapmış olabilirler. Ancak şirk koşmaları, insanları Allah’ın yolundan alıkoymaları ve müminleri yurtlarından çıkarmaları sebebiyle müşriklerin hatası çok daha büyüktür. Ve asıl eleştirilmesi gerekenler müşriklerdir.
► İsa, onların küfre düşeceğini hissedince dedi ki: “Allah’a (giden bu yolda) benim yardımcılarım kimlerdir?” Havariler dedi ki: “Biz, Allah’ın yardımcılarıyız. Allah’a iman ettik ve şahit ol ki biz Müslimlerdeniz/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kullardanız.”(3/Âl-i İmran 52)
► (O peygamber) size melekleri ve nebileri rab edinmenizi de emretmez! (Hayret doğrusu!) Siz İslam olduktan sonra size küfrü mü emredecek?(3/Âl-i İmran 80)
► Muhakkak ki iman ettikten sonra kâfir olan ve (kâfirlerin safında yer alıp, müminlere düşmanlık eden veya riddet üzere ölerek) küfürlerini arttıranların tevbesi kabul olunmayacaktır. Bunlar, sapıkların ta kendileridir. (3/Âl-i İmran 90)
► (Bir diğer gayesi ise) münafık olan kimseleri açığa çıkarmaktır. Onlara: “Gelin! Allah yolunda savaşın yahut müdafa yapın.” denildiğinde dediler ki: “Şayet savaşmayı biliyor olsaydık size tabi olur (sizinle beraber savaşa çıkardık).” (Bu sözü söyledikleri) o gün, imandan daha çok küfre yakındılar. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı (inanmadıkları şeyi) söylüyorlar. Allah, onların gizlediklerini en iyi bilendir. (3/Âl-i İmran 167)
► Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Şüphesiz ki onlar, Allah’a hiçbir zarar veremeyeceklerdir. Allah, onların ahirette (güzel) bir paylarının olmasını istememektedir. Ve onlara büyük bir azap vardır.(3/Âl-i İmran 176)
► Şüphesiz ki imanı küfürle değişen kimseler, Allah’a hiçbir zarar veremezler. Onlar için can yakıcı bir azap vardır.(3/Âl-i İmran 177)
► Yahudi olanlardan bazısı, kelimeleri kondukları yerden (asıl manalarının dışında kullanarak) tahrif ediyorlar. Dillerini geveleyerek ve dine hakaret ederek: “İşittik ve isyan ettik.”, “İşit işitmez olası!” ve “Râinâ!” diyorlar. Şayet onlar: “İşittik ve itaat ettik.”, “İşit ve bizi gözet!” deselerdi onlar için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, küfürleri nedeniyle onlara lanet etti. (Bu nedenle) pek az iman ederler. (4/Nisâ 46)
► Şüphesiz, iman eden sonra kâfir olanlar, sonra tekrar iman edip sonra kâfir olanlar, sonra da küfürlerini arttıran kimseler; Allah onları bağışlayacak ve yol gösterecek değildir. (4/Nisâ 137)
Bu ayette kastedilenlerin sürekli gelgit yaşayan münafıklar olduğu, her küfürden imana, imandan küfre girişlerinde biraz daha küfürlerinin arttığı ve haktan uzaklaştıkları değerlendirmesi yapılmıştır.
Kimi müfessirler, Yahudilerin Musa’ya (as) iman ettiğini, sonra buzağıya taparak kâfir olduklarını, sonra tekrar pişman olup iman ettiklerini, İsa (as) gelince onu inkâr ederek kâfir olduklarını ve nihayet Allah Resûlü’ne (sav) düşmanlıklarıyla iyice küfürlerini arttırdıklarını, bu nedenle ayette kastedilenlerin Yahudiler olduğunu söylemişlerdir.
► Sözlerini bozmaları, Allah’ın ayetlerine karşı kâfir olmaları, haksız yere nebileri öldürmeleri ve: “Kalplerimiz (hak ve hakikate karşı) kapalıdır.” sözleri (nedeniyle onları cezalandırdık). (Hayır, öyle değil!) Bilakis, Allah küfürleri sebebiyle onların kalplerini mühürlemiştir. (Bu nedenle) pek az iman ederler.(4/Nisâ 155)
► Küfürleri ve Meryem hakkındaki büyük iftiraları nedeniyle (de onları cezalandırdık).(4/Nisâ 156)
► Ey Resûl! Küfürde yarışan kimseler seni üzmesin! Onlar ki ağızlarıyla: “İman ettik.” derler. (Oysa) kalpleri iman etmemiştir. O Yahudi olanlardan bazısı yalana kulak verirler. Sana gelmeyen (Yahudi olanlara laf taşımak için) sana kulak verirler. Allah yerli yerine koyduktan sonra, kelimeleri yerinden oynatarak tahrif ederler. Derler ki: “Bu (tahrif edip değiştirdiğiniz) size verilirse onu alın, verilmezse sakının!” Allah kimin fitnesini dilerse, sen onun için Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. Bunlar, Allah’ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır.(5/Mâide 41)
► Size geldiklerinde: “İman ettik.” derler. Oysa (yanınıza) girdiklerinde de çıktıklarında da kâfirlerdir. Allah, onların gizlediklerini en iyi bilendir.(5/Mâide 61)
► Yahudiler: “Allah’ın eli bağlanmıştır/eli sıkı bir cimridir.” dediler. Söyledikleri (bu çirkin söz) nedeniyle elleri bağlandı ve lanetlendiler. (Hayır, öyle değil!) Bilakis, Allah’ın iki eli de açıktır ve dilediği gibi harcar. Andolsun ki Rabbinden sana indirilen (bu Kur’ân), onların birçoğunun azgınlık ve küfrünü arttıracaktır. Biz, onların arasına kıyamete dek sürüp gidecek bir düşmanlık ve kin atmışızdır. Her ne zaman savaş ateşi yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuk için çabalarlar. Allah, bozguncuları sevmez.(5/Mâide 64)
Kâfirlerin Allah tasavvuru: Kâfirler iki gruba ayrılır. İlki; hiç bir kitaba ve nebiye müntesip olmayan Kureyş müşrikleri gibi toplumlardır. Bunlar Allah’a (cc) dair kitabi bir bilgiye sahip olmadıkları için, krala/meliğe benzettikleri bir Allah’a inanırlar. (bk. 2/Bakara, 186; 10/Yûnus, 18; 39/Zümer, 3; 71/Nûh, 23)
İkincisi; bir Kitab’a ve nebiye müntesip olmakla beraber, Kitap’tan ve nebiden yüz çevirmiş Yahudi, Hristiyan ve onları adım adım izleyen ümmeti Muhammed’in (sav) sapkınlarıdır. (bk. Buhari, 7320; Müslim, 2669) Vahiyden yüz çeviren bu toplumlar, zamanla kendilerine benzeyen bir Allah tasavvuru oluştururlar. Kendileri gibi cimri (5/Mâide, 64), dostlarını yardımsız bırakan (48/Fetih, 6, 12), fakir düşebilen (3/Âl-i İmran, 181), torpil yapıp adam kayıran (3/Âl-i İmran, 24; 5/Mâide, 18), ölünün ardından ıskat yapılarak kandırılabilen, telkin verilerek sorgusundan kopya çekilebilen bir Allah...
► De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Tevrat, İncil ve Rabbinizden size indirileni (içindekilerle amel edip) ayakta tutmadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz.” Andolsun ki Rabbinden sana indirilen (bu Kur’ân), onların birçoğunun azgınlık ve küfürlerini arttıracaktır. Kâfirler topluluğu için üzülme!(5/Mâide 68)
Kitab’ın gerekleriyle amel etmeyen, anlaşmazlıklarda onu hakem tayin etmeyen ve yönetimde onunla hükmetmeyen birey ve toplumlar hiçbir şey üzere değillerdir. Yani, kendilerini Kitab’a nispet etseler de Allah katında o Kitab’ın ehlinden değillerdir.
► Şayet antlaşmalarından sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatırlarsa (ileri geri konuşup ayıplayıp yererlerse), o hâlde öldürün küfrün önderlerini. Çünkü onların yeminleri yoktur. Umulur ki (bu yaptıklarından) vazgeçerler. (9/Tevbe 12)
► O sözü söylemediklerine dair yemin ediyorlar. Andolsun ki küfür sözünü söylediler ve İslamlarından sonra kâfir oldular. Ve başaramadıkları bir işe yeltendiler. Allah ve Resûl’ünün ihsan ve lütfundan vererek onları zengin kılmasından ötürü mü intikam almaya kalkıyorlar? Tevbe ederlerse onlar için hayır olur. Yüz çevirirlerse Allah, onlara dünyada da ahirette de can yakıcı bir azap ile azap edecek ve onların yeryüzünde ne bir dostları ne de bir yardımcıları olacaktır. (9/Tevbe 74)
► Bedeviler, küfür ve nifak yönünden en beter olanlardır. Allah’ın, Resûl’üne indirdiği sınırları bilmemeye de en elverişli olanlar onlardır. Allah (her şeyi bilen) Alîm, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir. (9/Tevbe 97)
► Zarar vermek, küfrü (yaymak), müminlerin arasını bölmek, Allah’a ve Resûl’üne daha önceden harp ilan etmişlerin karargâhı olsun diye mescid edinenler ve: “Biz güzellikten/hayırdan başka bir şey kastetmedik.” diye Allah adına yemin edenler (var ya)! Allah, onların gerçek yalancılar olduğuna şahitlik eder.(9/Tevbe 107)
► Allah’ın nimetini küfürle/nankörlükle değişen ve toplumlarını helak yurduna yerleştirenleri görmedin mi?(14/İbrahîm 28)
► Kalbi imanla mutmain olduğu hâlde (küfre) zorlananlar hariç, kim de imanından sonra kâfir olur, (kendi tercihiyle küfre saparak) küfre gönlünü açarsa, Allah’ın gazabı onların üzerinedir ve onlar için büyük bir azap vardır.(16/Nahl 106)
Şirk ve küfür, amelleri boşa götüren ve tevbe edilmediği takdirde ebedî cehennem ateşine mecbur kılan itikadi marazlardır.
Kişi, Allah’tan (cc) başkasına dua etmek, yasama hakkını vermek, O’ndan başkasını Allah’ı (cc) sever gibi sevmek ya da korkmak gibi şirki gerektiren veya bir ayeti inkâr, dini alaya alma, kutsala sövme gibi küfrü gerektiren bir davranışta bulunursa yaptığı fiilin ismini alır: “Kâfir” ve “müşrik” diye isimlendirilir. Tıpkı günah işleyenin “günahkâr” diye isimlendirilmesi gibi.
Kur’ân ve sahih Sünnet, iki durumu bu genel kaideden istisna tutmuştur:
a. Bir başkasının zorlamasıyla gayriihtiyari küfür veya şirk işlemek yani ikrah.
b. Dil sürçmesi, uyku, bayılma gibi şuur kaybı anlarında, kasıt olmaksızın küfrü veya şirki gerektiren bir söz söylemek yani kasıtsızlık.
Bu iki özrün dışında, vahiyden uzaklaşmış toplumların kabul ettiği, ancak Kur’ân’ın kesin bir dille iptal ettiği özürler vardır. Örneğin, dinî ve siyasi liderlere tabi olma (2/Bakara, 165-167), tevil (7/A’râf, 30), cehalet (7/A’râf, 172), taklit (7/A’râf, 173).
► Kim küfre saparsa, kendi aleyhine küfre sapar. Kim de salih amel işlerse, kendileri için (cennetteki yerlerini) hazırlamış olurlar.(30/Rûm 44)
► Kim de kâfir olursa, onun küfrü seni üzmesin. Onların dönüşü bizedir ve biz yaptıklarını kendilerine haber vereceğiz. Şüphesiz ki Allah, sinelerde olanı bilendir.(31/Lokmân 23)
► Yeryüzünde sizleri halifeler kılan O’dur. Kim de küfre saparsa kendi aleyhine küfre sapmış olur. Kâfirlerin küfrü, Rableri katında (Allah’ın) gazabından başkasını arttırmaz. Kâfirlerin küfrü (kendileri için) hüsrandan başka bir şeylerini arttırmaz.(35/Fâtır 39)
► Eğer küfre sapacak olursanız hiç şüphesiz, Allah’ın size ihtiyacı yoktur ve kulları için küfre razı olmaz. Şükrederseniz, ondan (şükretmenizden) razı olur. Hiçbir günahkâr, bir başkasının günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. Yaptıklarınızı size haber verir. Çünkü O, sinelerde gizli olanı bilmektedir.(39/Zümer 7)
► İnsana bir sıkıntı dokunduğunda, Rabbine yönelerek dua eder. Sonra (o sıkıntı yerine) kendi katından nimet verdiğinde, daha önce dua ettiği şeyi unutur ve O’nun yolundan saptırmak için Allah’a ortaklar/eşler koşmaya başlar. De ki: “Küfrünle az bir şey daha keyif sür. Çünkü sen ateşin ehlindensin.”(39/Zümer 8)
► Ve bilin ki; aranızda Allah’ın Resûlü vardır. Şayet o, birçok şeyde size itaat edecek olsa (verdiğiniz her haberi doğrulayıp gereğini yapsa) sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, imanı size sevdirdi ve onu kalplerinizde süsledi. Küfür, fısk ve isyanı size çirkin/sevimsiz gösterdi. İşte bunlar, rüşd/olgunluk yolunu bulanlardır.(49/Hucurât 7)