Türkçe
Kurdî

Cahillerden Uzak Durmak ile ilgili ayetler

(Hatırlayın!) Hani Musa kavmine demişti ki: “Allah, bir inek/sığır kesmenizi emrediyor.” Demişlerdi ki: “Bizimle alay mı ediyorsun?” Musa: “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım.” demişti.(2/Bakara 67)

Yoksa cahiliyenin hükmünü mü istiyorlar? Yakinen inanmış bir kavim için kim Allah’tan daha güzel hüküm sahibi olabilir?(5/Mâide 50)

Allah’ın (cc) hükümleri dışında kalan her yasa, kanun, düzen “cahiliye”dir. Böylesi düzenlere razı olan ve imani bir tavırla reddetmeyen toplumlar, cahiliye toplumlarıdır.

Şunu unutmamalı: Cahiliye bir zaman dilimi değil, bir zihniyet meselesidir. Bir yerde İslam/Tevhid varsa, mutlaka karşısında cahiliye vardır. Yasalarını Allah’tan almayan, hayatı İslami ölçülerle okumayan, bilgisi vahye dayanmayan her insan/toplum cahiliye ehlidir.

Şayet (davetinden) yüz çevirmeleri sana ağır geliyorsa, yerde tünel açıp veya göğe merdiven dayayarak onlara bir delil/mucize getirebiliyorsan (yap). Allah dileseydi onların tamamını hidayet üzere toplardı. (Öyleyse) sakın cahillerden olma.(6/En'âm 35)

(Bütün bunlara rağmen) sen af yolunu tut, iyi olanı emret ve cahillerden yüz çevir. (7/A'râf 199)

“Ey kavmim! (Davetim karşılığında) sizden mal talep etmiyorum. Benim ücretim Allah’a aittir. Ben, iman edenleri kovacak değilim. Onlar Rableri ile karşılaşacaklardır. Fakat ben, sizlerin cahillik eden bir topluluk olduğunuzu düşünüyorum.”(11/Hûd 29)

“Ey kavmim! (Faraza sizlere uyup) onları yanımdan kovacak olsam (ve Allah da bana azap edecek olsa), beni Allah’ın (azabına) karşı kim koruyacak? Öğüt almaz mısınız?”(11/Hûd 30)

“Ben, size Allah’ın hazinelerinin yanımda olduğunu söylemiyorum. Gaybı da bilmem. Size melek olduğumu da söylemiyorum. Ayrıca gözlerinizin hor görüp aşağıladığı (fakir müminlere, sırf sizi razı etmek adına) ‘Allah bunlara bir hayır vermeyecektir.’ diyemem. Nefislerinde olanı en iyi Allah bilir. (Bunları söylersem) şüphesiz ki o zaman zalimlerden olurum.”(11/Hûd 31)

Demişlerdi ki: “Ey Nuh! Muhakkak ki bizimle tartıştın ve tartışmada da lafı bayağı uzattın. Şayet doğru sözlülerden isen, bize vadettiğin (azabı) getir de (görelim).”(11/Hûd 32)

Demişti ki: “Allah dilerse onu getirir ve siz O’nu aciz bırakacak değilsiniz!”(11/Hûd 33)

“Şayet Allah sizi saptırmak istemişse, ben size nasihat etmek istesem de nasihatimin size bir faydası olmaz. O, sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz.”(11/Hûd 34)

Yoksa: “Onu uydurdu.” mu diyorlar? De ki: “Şayet onu ben uydurduysam, günahı benim boynumadır. Ve sizin işlediğiniz suçlardan da berîyim/uzağım.”(11/Hûd 35)

“Kavminden (şu an) iman edenler dışında kimse inanmayacak. (Öyleyse) yaptıklarından ötürü kendini üzüp sıkıntıya sokma!” diye Nuh’a vahyedildi.(11/Hûd 36)

“Gözetimimiz altında ve vahyimizin (rehberliğinde) gemiyi yap. Zulmedenler hakkında da bana bir şey söyleme. Çünkü onlar (hakkında hüküm kesindir,) boğulacaklardır.”(11/Hûd 37)

(Allah’ın emri üzere) gemiyi yapıyordu. Kavminin seçkinleri ona her uğradığında onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: “Şayet bizimle alay ederseniz, alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay ederiz.”(11/Hûd 38)

“Alçaltıp rezil eden azabın kime gelip çatacağını ve sürekli olan azabın kimin üzerine ineceğini pek yakında bileceksiniz/anlayacaksınız.”(11/Hûd 39)

Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynayınca (su pınarları kaynayıp, yerden yükselmeye başlayınca) dedik ki: “Her bir (hayvan cinsinden) çifter çifter gemiye yükle. Aleyhlerinde (helak olacaklarına dair) hüküm verilmiş olanlar hariç, aileni ve müminleri de gemiye taşı.” Zaten onunla beraber çok az kişi iman etmişti.(11/Hûd 40)

Nuh’un (as) 950 yıllık daveti neticesinde (29/Ankebût, 14) davetine çok az insan icabet etmiştir. Buna rağmen Nuh (as), Ulu’l Azm peygamberlerden kabul edilmiş (42/Şûrâ, 13), İslam davetçilerine sıklıkla örnek gösterilen Nebilerden biri olmuş ve tamamı onun (as) kıssasına ayrılan bir sure indirilmiştir. Çünkü İslam davetinin ve onu misyon edinmiş tevhid davetçisinin “çokluk” gibi bir amacı yoktur, olmamalıdır. Davetçinin gayesi; dini doğru anlamak, yalnızca Allah’a (cc) davet etmek ve davet ettiği esaslara muhalefet etmeden istikamet üzere bir yaşantı sürmektir. Zafer ve başarı sayıca çoklukta değil, hak yolda sebat, iman ve salih amel sahibi fedakâr ve samimi müminlerle bir arada olmakladır.

Rabbimiz Kitab’ın birçok ayetinde çoğunluğu yermiş, çoğunluğun müşrik olduğunu (30/Rûm, 42), saptıklarını (37/Saffât, 71), onlara uyanları saptırdıklarını (6/En’âm, 116), akletmediklerini (5/Mâide, 103), cahil olduklarını (6/En’âm, 111), şükretmediklerini (2/Bakara, 243), imana yanaşmadıklarını (13/Ra’d, 1), fasıklığı seçtiklerini (3/Âl-i İmran, 110), haktan hoşlanmadıklarını (23/Mü’minûn, 70)... belirtmiştir. Buna karşılık, peygamberlerin davetine icabet edenlerin azınlıkta kalanlar olduğunu defaatle vurgulamıştır. (2/Bakara, 249; 10/Yûnus, 83; 11/Hûd, 40; 38/Sâd, 24)

Dedi ki: “Binin ona. Onun yüzmesi de demir atıp durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim, gerçekten (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir.”(11/Hûd 41)

O (gemi), içindekilerle beraber, dağlar gibi (yüksek) dalgalar arasında yüzüyordu. Nuh, bir kenara çekilmiş oğluna seslendi: “Ey oğulcuğum! Bizimle beraber (gemiye) bin. Sakın kâfirlerle beraber olma!”(11/Hûd 42)

Dedi ki: “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.” Dedi ki: “Bugün, Allah’ın rahmet ettikleri hariç, Allah’ın emrinden insanı koruyacak yoktur.” Aralarına dalga girdi ve boğulanlardan oldu.(11/Hûd 43)

Denildi ki: “Ey yer! Suyunu çek. Ve ey gök! Sen de suyunu tut.” Su çekildi, iş bitirildi. (Gemi) Cudi (Dağı) üzerinde yerleşip karar kıldı. Zalimlere de: “(Allah’ın rahmetinden) uzak olsunlar.” denildi.(11/Hûd 44)

Nuh, Rabbine seslendi: “Rabbim! Muhakkak ki, oğlum da benim ailemdendir. Ve hiç şüphesiz senin vaadin haktır. Ve sen (en doğru ve en sağlam hüküm veren) Ahkemu’l Hâkimîn’sin.”(11/Hûd 45)

Dedi ki: “Ey Nuh! Şüphesiz ki o, senin ehlinden değildir. O, salih olmayan bir ameldir. Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme! Cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum.”(11/Hûd 46)

(Bu tehditler üzerine Yusuf) demişti ki: “Rabbim! Zindan, bunların beni davet ettiği şeyden bana daha sevimlidir. Tuzaklarını benden defedip uzaklaştırmazsan onlara meyleder ve cahillerden olurum.”(12/Yûsuf 33)

Rahmân’ın kulları yeryüzünde tevazu ile yürür. Cahiller kendilerine sataştığı zaman: “Selam olsun size!” derler.(25/Furkân 63)

Boş/amaçsız/faydasız şeyi duyduklarında ondan yüz çevirir ve: “Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size. Size selam olsun, biz cahillerden olmak istemiyoruz.” derler.(28/Kasas 55)

De ki: “Ey cahiller! Bana, Allah’tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?”(39/Zümer 64)

Dedi ki: “(Azabın ne zaman geleceğine dair) bilgi Allah’ın katındadır. Ben ise kendisiyle gönderildiğim (hakikatleri) size tebliğ ediyorum. Fakat ben, sizi cahillik eden bir toplum olarak görüyorum.” (46/Ahkâf 23)

Onlar ki cehalet ve körlük içinde, gafillerdir.(51/Zâriyat 11)