zalim için arama sonuçları
► Biz dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Oradan bolca, dilediğiniz yerden yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.” (2/Bakara, 35)
► (Hatırlayın!) Hani Musa ile (Tur’da buluşmak için) kırk geceliğine sözleşmiştik. Sonra sizler onun (Musa’nın) ardından buzağıyı (ilah) edinmiştiniz. Ve siz (böyle yapmakla) zalimlerden olmuştunuz. (2/Bakara, 51)
► Zalim olanlar, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla (“Günahlarımızı dök” anlamında “Hıttatun” kelimesini “buğday” anlamına gelen “Hıntatun” ile) değiştirdiler. Biz de bu fasıklıklarına karşılık zalimlerin üzerine gökten bir azap indirdik. (2/Bakara, 59)
► Andolsun ki Musa size apaçık delillerle geldi. Sonra sizler onun ardından buzağıyı (ilah) edindiniz. İşte sizler böyle zalimlersiniz. (2/Bakara, 92)
► Elleriyle (yapıp) takdim ettiklerinden dolayı ölümü hiçbir zaman temenni etmeyeceklerdir. Allah zalimleri bilmektedir. (2/Bakara, 95)
► Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve oraların yıkılması için çabalayandan daha zalim kim olabilir? Bunların o (mescidlere) ancak korkarak girmeleri söz konusu olabilir. Onlara dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır. (2/Bakara, 114)
► (Hatırlayın!) Hani Rabbi, İbrahim’i bazı kelimelerle/olaylarla imtihan etmişti de İbrahim imtihanı (başarıyla) tamamlamıştı. (Allah) demişti ki: “Seni insanlara imam yapacağım.” (İbrahim) demişti ki: “Soyumdan gelenleri de (imam yap).” (Allah) demişti ki: “Benim bu sözüm zalimler için geçerli değildir.” (2/Bakara, 124)
► Yoksa siz İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının Yahudi veya Hristiyan olduğunu mu söylüyorsunuz? De ki: “Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı?” Yanında Allah katından (bir bilgi olduğu hâlde) şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. (2/Bakara, 140)
► Andolsun ki, kendilerine Kitap verilenlere tüm delilleri de getirsen, (yine de) senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. (Hakikat şu ki) onlar da birbirlerinin kıblesine uymuyorlar. Andolsun ki, sana gelen ilimden sonra onların hevalarına/arzularına uyacak olursan kesinlikle zalimlerden olursun. (2/Bakara, 145)
► (Tüm bu gerçekleri bilmelerine rağmen) insanlardan öylesi vardır ki; Allah’ın dışında birtakım varlıkları Allah’a denkler/ortaklar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgisi ise çok daha kuvvetlidir. O zalim olanlar azabı gördüklerinde kuvvetin tamamının Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın çetin bir azap sahibi olduğunu anlayacaklardır. (2/Bakara, 165)
Herhangi bir varlığı Allah’ı (cc) sever gibi ya da Allah’tan (cc) daha fazla sevmek, affedilmez günahlardan olan şirkin kısımlarındandır. Kıyamet Günü müşriklerin yaşayacağı pişmanlıkların başında salih insanları, onların ruhaniyetini ve onları temsil eden put/türbe/kabir gibi şeyleri sevgi, korku, fayda bekleme ve zararı defetmede Allah’a (cc) denk tutmak gelir. (bk. 26/Şuarâ, 96-98; 71/Nûh, 23)
► Fitne/şirk sonlanıncaya ve din/otorite Allah’a ait oluncaya dek onlarla savaşın. Yaptıklarına son verirlerse zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur. (2/Bakara, 193)
► Talak iki defadır. Sonra ya iyilikle (kadınları) tutmalı ya da güzellikle bırakmalıdır/boşamalıdır. Kendilerine verdiğiniz (mehirleri) onlardan almanız size helal değildir. Allah’ın sınırlarını gözetemeyeceğinizden korkmanız müstesna. Şayet (birbirinize karşı sorumluluklarınızı yerine getiremeyeceğinizden ve bu sebeple) Allah’ın sınırlarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız, (kadının kendisini boşasın diye erkeğe) bir şeyler vermesinde bir sakınca yoktur. Bu, Allah’ın sınırlarıdır. Allah’ın sınırlarını çiğnemeyin. Kim de Allah’ın sınırlarını çiğnerse bunlar zalimlerin ta kendileridir. (2/Bakara, 229)
► Musa’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? Hani onlar nebilerine demişlerdi ki: “Bize bir komutan tayin et, (onun komutanlığında) Allah yolunda savaşalım.” O da demişti ki: “Ya savaş size farz kılındıktan sonra savaşmazsanız?” Demişlerdi ki: “Biz yurtlarımızdan sürülmüş ve evlatlarımızdan menedilmişken nasıl olur da Allah yolunda savaşmayız?” Savaş onlara farz kılınınca azı hariç (savaşmaktan imtina ederek Allah’ın emrinden) yüz çevirdiler. Allah, zalimleri bilendir. (2/Bakara, 246)
► Ey iman edenler! İçinde alışveriş, dostluk ve şefaatin olmadığı (o dehşetli) gün gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kâfirler, zalimlerin ta kendileridir. (2/Bakara, 254)
Kur’ân’da “şefaat” kavramı için bk. 43/Zuhruf, 86
► Allah’ın kendisine mülk vermesi sebebiyle Rabbi hakkında İbrahim’le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim demişti ki: “Benim Rabbim diriltir ve öldürür.” Demişti ki: “Ben de diriltip öldürürüm.” (Bu cevap üzerine) İbrahim demişti ki: “Allah Güneş’i doğudan getirir; sen de batıdan getir (bakalım).” (Bu hüccet karşısında) kâfir afalladı. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. (2/Bakara, 258)
► İnfak ettiğiniz nafakaları ve adamış olduğunuz adakların tamamını hiç şüphesiz Allah bilir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur. (2/Bakara, 270)
► “İman edip salih amel işleyenlere gelince, (Allah) onların ecirlerini eksiksiz bir şekilde verecektir. Allah, zalimleri sevmez.” (3/Âl-i İmran, 57)
► İman ettikten sonra kâfir olan, Resûl’ün hak olduğuna şahitlik eden ve kendilerine apaçık deliller gelmiş olmasına rağmen (küfre sapan) bir topluluğu Allah nasıl hidayet etsin? Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (3/Âl-i İmran, 86)
► Kim de bundan sonra yalan uydurarak Allah’a iftira ederse, bunlar zalimlerin ta kendileridir. (3/Âl-i İmran, 94)
► (Allah’ın o kâfirlerin) tevbesini kabul etmesi yahut onlara azap etmesi konusunda senin elinde hiçbir yetki yoktur. Şüphesiz ki onlar, zalimlerdir. (3/Âl-i İmran, 128)
► Şayet size bir yara dokunduysa hiç şüphesiz (düşman) topluluğuna da yara dokundu. (Mutlak ve daimi galip Allah’tır. İnsanlara gelince) biz bu günleri insanlar arasında döndürür dururuz. Allah, iman edenleri açığa çıkarmak ve sizden şahitler/şehitler edinmek (için böyle yapar). Allah, zalimleri sevmez. (3/Âl-i İmran, 140)
► Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koşmaları nedeniyle, kâfirlerin kalbine şiddetli bir korku salacağız. Onların barınağı ateştir. Zalimlerin barınağı ne de kötüdür. (3/Âl-i İmran, 151)
Yüce Allah üç ayrı ayette şirk hakkında hiçbir delil indirmediğini (6/En’âm, 81; 7/A’râf, 33), dört ayette de Allah’a şirk koşulan putlar/türbeler/dinî ve siyasi liderler hakkında hiçbir delil indirmediğini beyan etmiştir (7/A’râf, 71; 12/Yûsuf, 40; 22/Hac, 71; 53/Necm, 23). Olumsuzluk bildiren bir cümlede nekira/belirsiz kelime kullanıp, bunuda “min” harfi ceriyle pekiştirmiş, şirkin hiçbir delili olmayacağına dair son sözü söylemiştir.
Hâliyle şirkin ne şer’i ne de akli hiçbir delili yoktur. Şirk koşanın elinde bir delil olmadığı için mazereti de yoktur. Bu nedenle Kur’ân müşrikleri şeytana/cinlere tapmakla (4/Nisâ, 117; 19/Meryem, 44; 34/Sebe’, 40-41), nefislerini/hevayı ilah edinmekle (25/Furkân, 43) zan ve varsayımla iş yapmakla suçlamıştır (6/En’âm, 148).
► Bu (ceza), ellerinizle (yapıp) takdim ettiğinizin karşılığıdır. Allah, kullarına karşı zalim değildir. (3/Âl-i İmran, 182)
► “Rabbimiz! Şüphesiz ki sen, kimi ateşe sokmuşsan onu rezil etmiş/alçaltmışsındır. Zalimlere hiçbir yardımcı yoktur.” (3/Âl-i İmran, 192)
► Mustazaf erkekler, kadınlar ve çocuklar: “Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu beldeden çıkar. Bize kendi yanından bir dost kıl. Bize kendi yanından bir yardımcı kıl.” (diye yardım istedikleri hâlde) size ne oluyor da Allah yolunda savaşmıyorsunuz? (4/Nisâ, 75)
► “Şüphesiz ki ben, hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenmeni, (böylece) ateşin ehlinden olmanı istiyorum. Bu, zalimlerin cezasıdır.” (5/Mâide, 29)
► (Tevrat’ta) onlara şöyle farz kıldık: Nefse karşılık nefis, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralamalarda kısas vardır. Kim de (kısas hakkını) sadaka olarak bağışlarsa (günahları) için kefaret olur. Her kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse (onlar) zalimlerin ta kendileridir. (5/Mâide, 45)
► Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost edinirse muhakkak ki o da onlardandır. Şüphesiz ki Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (5/Mâide, 51)
Allah (cc) dostlarını dost, düşmanlarını düşman edinmek, imanın temellerinden olan vela/dostluk, bera/düşmanlık akidesinin gereklerindendir.
İslam ve müminler aleyhine faaliyet gösterenlere sözlü, fiilî veya maddi yardımda bulunarak onlarla dostluk kuranlar için Kur’ân şu ifadeleri kullanır:
a. Dost edindikleriyle aynılardır. (bk. 5/Mâide, 51)
b. Münafıklardır. (bk. 4/Nisâ, 138-139)
c. Allah’la (cc) aralarında hiçbir bağ kalmamıştır. (bk. 3/Âl-i İmran, 28)
d. Allah’a (cc) ve Peygamber’e (sav) inanmamışlardır. (bk. 5/Mâide, 80-81)
e. Allah’a (cc) ve Ahiret Günü'ne inanmazlar. (bk. 58/Mücadele, 22)
► Andolsun ki: “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir.” diyenler kâfir olmuşlardır. (Oysa) Mesih demişti ki: “Ey İsrailoğulları! Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Şüphesiz ki kim Allah’a şirk koşarsa, Allah cenneti ona haram kılar. Onun barınağı ateştir. Zalimler için yardımcı da yoktur.” (5/Mâide, 72)
Şirkin tanımı, çeşitleri ve müşriğin akıbeti için bk. 4/Nisâ, 48
► Şayet (şahitlik yapan bu iki kişinin yalan söylemek, bir şey gizlemek gibi suretlerle) günah işledikleri ortaya çıkarsa (ölenin mirasçısı olup) haksızlığa uğrayan iki kişi, bu (yalancı şahitlik yapanların) yerine geçer ve: “Allah’a yemin olsun ki bizim şahitliğimiz o ikisinin şahitliğinden daha doğrudur. Biz haddi aşmadık. Yoksa elbette biz, zalimlerden olurduk.” diye yemin ederler. (5/Mâide, 107)
► Allah’a yalan uydurarak iftira eden ve O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Şüphesiz ki o zalimler, kurtuluşa ermezler. (6/En'âm, 21)
► Elbette, onların söylediklerinin seni üzdüğünü biliyoruz. (Doğrusu) onlar, seni yalanlamıyorlar. Lakin zalimler, Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar. (6/En'âm, 33)
► Böylece o, zalimler topluluğunun (kökü kurutulup) arkaları kesildi. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. (6/En'âm, 45)
► De ki: “Görüşünüz nedir? (Söylesenize!) Allah’ın azabı ansızın yahut açıktan geldiğinde, zalimler topluluğundan başkası mı helak olacak?” (6/En'âm, 47)
► Rablerinin rızasını umarak gece gündüz O’na dua edenleri sakın kovma! Onların hesabından senin üzerine, senin hesabından da onların üzerine (onları kovmanı gerektirecek) bir sorumluluk yoktur. (Buna rağmen onları meclisinden kovarsan) zalimlerden olursun. (6/En'âm, 52)
Sa’d bin Ebi Vakkas’tan (ra) rivayetle: “Biz altı kişiyle beraber Allah Resûlü’nün (sav) yanındaydık. Müşrikler dediler ki: ‘Şu adamları yanından kov. Ta ki (bizlerle aynı mecliste bulunduklarından, bizimle eşit olduklarını düşünmeye) cüret etmesinler.’ Resûlullah’ın (sav) gönlüne (bu isteğe karşılık vermeye yönelik) Allah’ın (cc) dilediği bir düşünce düştü. Allah (cc) bunun üzerine (uyarı mahiyetinde) bu ayetleri indirdi.” (Müslim, 2413)
► De ki: “Şayet acele etmekte olduğunuz (azap), benim (elimde ve yetkimde) olsaydı, (size mühlet vermezdim ve) benimle sizin aranızdaki mesele bitirilmiş olurdu. Allah, zalimleri en iyi bilendir.” (6/En'âm, 58)
► Ayetlerimize (alaya alma ve yalanlamayla) dalanları gördüğünde -başka bir söze dalıncaya dek- onlardan yüz çevir. Şayet şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra zalimler topluluğuyla beraber oturma! (6/En'âm, 68)
► Allah’a yalan uydurup iftira eden ya da kendisine hiçbir şey vahyolunmadığı hâlde: “Bana vahyolundu.” diyen veya: “Allah’ın indirdiğine benzer (Kitap/vahiy) indireceğim.” diyenden daha zalim kim olabilir? Sen o zalimlerin ölüm sekeratı anındaki hâllerini bir görseydin! Melekler ellerini onlara uzatmış ve: “Çıkarın canlarınızı! Allah’a karşı söylediğiniz haksız sözleriniz ve onun ayetlerine karşı büyüklenmenizden ötürü bugün alçaltan ve değersizleştiren azapla cezalandırılacaksınız.” (derler.) (6/En'âm, 93)
► İşledikleri (kötülüklerden) ötürü, zalimlerden kimini kimine veli/dost/yönetici/tabi yaparız. (6/En'âm, 129)
► De ki: “Ey kavmim! Yapabileceğinizi yapın. Ben de elimden geleni yapacağım. (Güzel) akıbetin/sonun kime ait olduğunu pek yakında bileceksiniz/anlayacaksınız. Şüphesiz o zalimler kurtuluşa ermezler.” (6/En'âm, 135)
► Deveden iki, sığırdan da iki çift (yarattı). De ki: “İki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi? Ya da iki dişinin rahimlerinde olan (yavruları mı?) Yoksa Allah bunu size tavsiye ettiğinde (orada) hazır mı bulunuyordunuz?” Hiçbir delile dayanmadan, insanları saptırmak için yalan uydurup, Allah’a iftira edenden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (6/En'âm, 144)
► Ya da: “Şayet bize kitap indirilmiş olsaydı onlardan daha fazla hidayet ehli olurduk.” demeyesiniz diye... Şüphesiz ki size Rabbinizden apaçık bir delil, hidayet ve rahmet geldi. Allah’ın ayetlerini yalanlayan ve ondan yüz çeviren (ya da insanların yüz çevirmesi için çabalayandan) daha zalim kim vardır? (Kendileri) ayetlerimizden yüz çevirip (başkalarını) da ondan alıkoyanları yaptıklarına karşılık azabın en kötüsüyle cezalandıracağız. (6/En'âm, 157)
► Onlara azabımız gelince: “Biz gerçekten zalimlerdik.” demekten başka yakarışları olmadı. (7/A'râf, 5)
► “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin ve oradan dilediğiniz yerden yiyin. Şu ağaca yaklaşmayın! Yoksa zalimlerden olursunuz.” (7/A'râf, 19)
► Allah’a yalan uydurarak iftira eden veya (Allah’ın) ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Bunlara, Kitap’tan nasipleri (kendileri için takdir olunan hayır ve şer) erişir. Nihayet canlarını almak için elçilerimiz onlara geldiğinde derler ki: “Allah’ı bırakıp dua ettikleriniz nerede?” Derler ki: “Onlar bizi (terk edip) kayboldular.” Ve kâfir olduklarına dair kendileri aleyhine şahitlik ettiler. (7/A'râf, 37)
► Onlar için cehennemden (alevli) bir yatak ve üstlerinden (onları örten ateşten) bir yorgan vardır. İşte biz, zalimleri böyle cezalandırırız. (7/A'râf, 41)
► Cennetlikler, cehennemliklere seslenir: “Rabbimizin bize vadettiğinin hak olduğunu bulduk. Siz de Rabbinizin (size olan azap) vaadinin hak olduğunu buldunuz mu?” (Onlar:) “Evet.” der. (Bunun üzerine) aralarından bir münadi: “Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun.” diye seslenir. (7/A'râf, 44)
► Gözleri cehennemlikler (olan) tarafa çevrildiğinde: “Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğuyla beraber eyleme!” derler. (7/A'râf, 47)
► Musa’nın kavmi onun ardından süs eşyalarından yapılmış, (aldığı hava nedeniyle) ses çıkaran bir buzağı heykelini ilah edindi. O (buzağının) onlarla konuşmadığını ve onları doğru yola hidayet edemediğini görmediler mi? Onu (ilah) edindiler ve (zaten) zalim idiler (veya onu ilah edinmekle zalim/müşrik oldular). (7/A'râf, 148)
► Musa kavmine öfkeli ve üzgün bir hâlde döndüğü zaman: “Arkamdan ne kötü işler ettiniz. Rabbinizin emrinin bir an önce olmasını istediniz (öyle mi)?” demişti. Levhaları fırlatmış ve kardeşinin başını (saçından) tutup kendisine çekmişti. (Harun:) “Ey anamın oğlu! (Sandığın gibi değil!) Bu topluluk beni zayıf buldular ve neredeyse beni öldüreceklerdi. Bana, düşmanları sevindirecek bir şey yapma ve beni zalimler topluluğuyla bir tutma.” demişti. (7/A'râf, 150)
► Onlardan zalim olanlar, kendilerine söylenen sözü başkasıyla (“Günahlarımızı dök” anlamında “Hıttatun” kelimesini “buğday” anlamına gelen “Hıntatun” ile) değiştirdiler. Biz de zulümlerine karşılık gökten bir azap saldık üzerlerine. (7/A'râf, 162)
► Kendilerine hatırlatılanı unuttukları vakit, kötülükten alıkoyanları kurtarmış, zalimleri ise fasıklıkları sebebiyle zorlu bir azapla yakalayıvermiştik. (7/A'râf, 165)
► Yalnızca sizden zalimlerin başına gelmekle kalmayacak, (suçlu suçsuz herkesi kuşatacak o dehşetli) fitneden sakının. Bilin ki Allah, cezası çetin olandır. (8/Enfâl, 25)
► Firavun ailesi ve onlardan önce (yaşamış olanların) durumu gibi... Rablerinin ayetlerini yalanladılar. Biz de onları günahları nedeniyle helak ettik ve Firavun ailesini boğduk. Hepsi zalimlerdi. (8/Enfâl, 54)
► Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ı onarmayı, Allah’a ve Ahiret Günü'ne inanan ve Allah yolunda (malı ve canıyla) cihad edenlerin (ameliyle) bir mi tuttunuz? Allah katında bir olmazlar. Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (9/Tevbe, 19)
► Ey iman edenler! Şayet babalarınız ve kardeşleriniz, küfrü imana tercih ederlerse onları dost tutmayın. Sizden kim onları dost edinirse işte bunlar, zalimlerin ta kendisidir. (9/Tevbe, 23)
Kâfirleri dost edinmenin hükmü hakkında bk. 5/Mâide, 51
► (Allah’ın onları savaşa çıkmaktan alıkoyması şu hikmete mebnidir:) Şayet sizinle savaşa çıkmış olsalardı, size zarar vermekten başka bir artıları olmayacak ve aranızda fitne çıkarmak için uğraşacaklardı. Sizin içinizde de onlara kulak verenler vardır. Allah, zalimleri bilmektedir. (9/Tevbe, 47)
► Binasını/mescidini, takva üzerine ve Allah rızasını (gözeterek) tesis eden mi daha hayırlıdır; yoksa, binasını yıkılmaya yüz tutmuş, bir uçurumun kenarına kurup o yerle birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanacak olan mı? Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (9/Tevbe, 109)
Ayet, yeryüzünde bulunan mescidleri “Takva” ve “Dırar” mescidleri olarak iki kısma ayırmıştır:
Takva mescidleri; içinde yalnızca Allah’a (cc) kulluk edilen, hiçbir şeyin O’na ortak koşulmadığı (9/Tevbe, 107-109), yalnızca Allah’ın (cc) adının anılıp yüceltildiği (24/Nûr, 36), içinde Allah’ın (cc) nur ve hidayeti olan vahyin okunduğu (24/Nûr, 35), müminlerin dünya hayatının kirinden arındığı (24/Nûr, 37) yapılardır.
Dırar mescidleri; müminlere zarar vermek, küfrü yaygınlaştırmak, müminleri bölmek ve Allah’a (cc) savaş açmış mücrimlerin karargâh olarak kullanması için inşa edilen ve adına “mescid” denen yapılardır.
Bugün, Allah’ın (cc) yasalarını yürürlükten kaldıran, tevhide ve muvahhidlere düşmanlık eden, zan, hurafe ve menkıbeyi din kaynağı kılmaya çalışan sistemlerin bir yandan İslam’a savaş açması, öte yandan ısrarla mescid inşa etmesi üzerinde dikkatle düşünülmelidir.
► Allah’a yalan uydurarak iftira eden veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Şüphesiz ki, suçlu günahkârlar kurtuluşa ermezler. (10/Yûnus, 17)
► (Hayır, öyle değil!) Bilakis onlar, ilmini kuşatamadıkları ve tevilinin henüz kendilerine gelmediğinden (uyarı ve tehditlerin gerçekleştiğini görmediklerinden) onu yalanladılar. Onlardan önceki (kavimler de) bu şekilde yalanladı. Zalimlerin akıbetinin nasıl olduğuna bir bak! (10/Yûnus, 39)
► (Bunun üzerine:) “Allah’a tevekkül ettik.” demişlerdi. “Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğuna fitne kılma. (Bize üstün gelirlerse hak yolda olduklarını zannederler. Onlara fitne olmuş oluruz.)” (10/Yûnus, 85)
► Allah’ı bırakıp da sana fayda ve zarar vermeyecek olan varlıklara dua etme! Şayet böyle yaparsan hiç kuşkusuz, zalimlerden/müşriklerden olursun. (10/Yûnus, 106)
104-106. ayetler, Allah Resûlü’ne (sav) tevhid üzere olması ve bunu ilan etmesinin emredildiği ayetlerdir. Tevhidin özü kulluk, kulluğun özü ibadet, ibadetin özü de duadır. Resûl (sav) dahi olsa Allah’ı (cc) bırakıp kendilerine bile fayda ve zararı olmayan, yaratamayan, rızık veremeyen, ölüm ve hastalığı kendilerinden savamayan varlıklara dua edenler zalimlerden yani müşriklerden olurlar.
► Allah’a yalan uydurarak iftira edenden daha zalim kim olabilir? Bunlar Rablerine arz olunurlar. Şahitler: “Bunlar Allah’a karşı yalan söyleyenlerdendir.” derler. “Dikkat edin! Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir.” (derler.) (11/Hûd, 18)
► “Ben, size Allah’ın hazinelerinin yanımda olduğunu söylemiyorum. Gaybı da bilmem. Size melek olduğumu da söylemiyorum. Ayrıca gözlerinizin hor görüp aşağıladığı (fakir müminlere, sırf sizi razı etmek adına) ‘Allah bunlara bir hayır vermeyecektir.’ diyemem. Nefislerinde olanı en iyi Allah bilir. (Bunları söylersem) şüphesiz ki o zaman zalimlerden olurum.” (11/Hûd, 31)
► Denildi ki: “Ey yer! Suyunu çek. Ve ey gök! Sen de suyunu tut.” Su çekildi, iş bitirildi. (Gemi) Cudi (Dağı) üzerinde yerleşip karar kıldı. Zalimlere de: “(Allah’ın rahmetinden) uzak olsunlar.” denildi. (11/Hûd, 44)
► (O taşlar) Rabbinin katında işaretlenmişlerdir. O (azabın bir benzeri, bu kavmin amelini yapan) zalimlerden uzak değildir. (11/Hûd, 83)
► (Helaka dair) emrimiz gelince, Şuayb’ı ve beraberindeki müminleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. O zalimleri ise (kulakları sağır eden, beyinleri patlatan) bir çığlık yakalayıverdi. Öz yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar. (11/Hûd, 94)
► Sakın zulmedenlere/zalimlere meyletmeyin! Yoksa size ateş dokunur. Allah’ın dışında dostlarınız olmaz, sonra yardım da olunmazsınız. (11/Hûd, 113)
► Sizden önceki nesiller arasında -kurtardığımız azınlık dışında- yeryüzünde fesadı engelleyecek birileri olmalı değil miydi? Zalimler ise (yeryüzündeki fesadı ortadan kaldırmak yerine) şımartıldıkları rahat hayatın peşine düştüler. Ve onlar suçlu günahkârlardı. (11/Hûd, 116)
► Evinde kaldığı kadın onu elde etmek istemiş, kapıları üst üste kilitleyip de: “Senin için hazırlandım, gelsene.” demişti. “Allah’a sığınırım. Çünkü o/kocan benim efendimdir, bana iyi bakmıştır. Şüphesiz ki (iyiliğe kötülükle karşılık veren) o zalimler kurtuluşa ermezler.” demişti. (12/Yûsuf, 23)
► “Cezası, kimde bulunursa (çaldığına karşılık) o alıkonulur. Biz (Yakub’un şeriatında) zalimleri böyle cezalandırırız.” demişlerdi. (12/Yûsuf, 75)
► Demişti ki: “Eşyamızı yanında bulduğumuzdan başkasını alıkoymaktan Allah’a sığınırız. Hiç şüphesiz, o takdirde zalimlerden oluruz.” (12/Yûsuf, 79)
► Kâfirler, resûllerine, “Şüphesiz ki ya dinimize dönersiniz ya da sizi yurdumuzdan çıkarır atarız.” demişlerdi. Rableri onlara şöyle vahyetti: “Kesinlikle o zalimleri helak edeceğiz.” (14/İbrahîm, 13)
bk. 7/A’râf, 88
► İş olup bittikten sonra şeytan da şöyle diyecek: “Şüphesiz ki Allah, size gerçek bir söz verdi, ben de size bir söz verdim ama sözümde durmadım. Zaten benim sizin üzerinizde bir otoritem de yoktu. Yalnızca ben çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. (Öyleyse) beni kınamayın. Yalnızca kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Gerçek şu ki; daha önce beni Allah’a ortak koşmanızı da reddetmiştim. Şüphesiz ki zalimlere can yakıcı bir azap vardır.” (14/İbrahîm, 22)
► Allah, iman edenleri dünya hayatında da ahirette de sabit sözle (Lailaheillallah) sapasağlam kılar. Allah zalimleri saptırır ve Allah dilediğini yapar. (14/İbrahîm, 27)
24-27. ayetler hakkında:
a. Lailaheillallah (Allah’tan başka ibadeti hak eden hiçbir ilah yoktur.) kelimesi, kökleri kalpte yer etmiş, amelleri ise Allah’a (cc) yükselmiş güzel bir ağaç gibidir. Onun müminin kalbindeki tesiri o denli güçlüdür ki her daim kula faydalı olacak ameller yapmasını öğütler. Bir öğretmen gibi mümini yönlendirip yol gösterir. Madem Allah (cc) tek ilah, madem razı edilmesi gereken yalnızca O, öyleyse O’na yönel, tevbe et, O’nu sev, O’ndan kork, namaz kıl, İslam’a hizmet et...
b. Lailaheillallah (Allah’tan başka ibadeti hak eden hiçbir ilah yoktur.) kelimesi, dünyada insanı sabit kılar. Neye inandığını ve niçin inandığını bilir mümin. Şüphe ve fitne rüzgârları onun imanına zarar vermez. Konjonktüre göre din değiştirip, şartlara göre akide belirlemez... Lailaheillallah akidesi, kalbini sabit kılar.
Kabirde münafıklar: “Rabbin kim? Resûlün kim? Dinin ne?” sorularına “Ah! Bilmiyorum. İnsanlar bir şey diyordu, ben de aynısını söyledim.” dediğinde Lailaheillallah (Allah’tan başka ibadeti hak eden hiçbir ilah yoktur.) kelimesinin ehli olanlar: “Rabbim Allah (cc), dinim İslam, peygamberim Muhammed (sav).” diyecek ve sabit kalacaklardır. (Ebu Davud, 4753; Ahmed, 18534, Bera bin Azib’ten)
Şirk ise köksüzdür. Müşrik neye inandığını bilmez. Dini zandan ibarettir. Bir esas üzere karar kılamaz. İnancında ve amellerinde hep bir belirsizlik vardır. En küçük bir şüphe, akidesini yerle bir edebilir.
► Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Ancak onları, gözlerin dehşetten fırlayacak gibi olduğu bir güne erteliyor. (14/İbrahîm, 42)
► Sen, insanları azabın kendilerine geleceği günle uyar! Zalimler derler ki: “Rabbimiz! Bizi yakın bir zamana kadar ertele ki, davetine icabet edip resûllere uyalım.” (Onlara şöyle cevap verilir:) Oysa yok olup gitmeyeceğinize dair daha önce yeminler etmemiş miydiniz? (Ne oldu?) (14/İbrahîm, 44)
► Eyke halkı da hiç şüphesiz zalim kimselerdi. (15/Hicr, 78)
► Zalimler azabı gördükleri zaman, onların azabı hafifletilmeyecek ve onlara değer verilmeyecektir/onların azabı ertelenmeyecektir. (16/Nahl, 85)
► Onlar (gizlice) seni dinlediklerinde neye kulak verdiklerini ve kendi aralarında fısıldaşırken zalimlerin: “Siz yalnızca büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz.” dediklerini çok iyi biliyoruz. (17/İsrâ, 47)
► (Halkı zalim olan) hiçbir belde yoktur ki; mutlaka Kıyamet Günü'nden önce ya onları helak edecek ya da çetin bir azapla cezalandıracağız. Bu, Kitap’ta (Levh-i Mahfuz’da) yazılıdır. (17/İsrâ, 58)
► Kur’ân’dan müminler için (şüphe, şehvet, dünya sevgisi gibi hastalıklara) şifa ve rahmet olacak ayetler indiririz. Zalimlerin ise yalnızca hüsranını arttırır. (17/İsrâ, 82)
Kitab’ın indiriliş gayesi için bk. 4/Nisâ, 105
► Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, onlar gibisini yaratmaya kâdir olduğunu görmüyorlar mı? Onlar için kendisinde şüphe olmayan eceller kıldı. Zalimler ise (düşünmek ve anlamak yerine) kâfirlikte direttiler. (17/İsrâ, 99)
► “İşte bunlar, bizim kavmimiz. (Tutup) Allah’ın dışında ilahlar edindiler. (Bu yaptıklarının doğruluğuna dair) apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Allah’a yalan uydurup iftira edenden daha zalim kim vardır?” (18/Kehf, 15)
► De ki: “Hak, Rabbinizden gelendir. Dileyen iman etsin, dileyen kâfir olsun.” Şüphesiz ki biz zalimlere, duvarları kendilerini her yönden kuşatan bir ateş hazırlamışızdır. Şayet yardım talebinde bulunurlarsa, onlara (yaklaştığında) yüzü yakıp kavuran erimiş maden şeklinde bir su verilir. Ne kötü bir içecek ve ne kötü bir konak! (18/Kehf, 29)
► Hani meleklere: “Âdem’e secde edin.” demiştik de İblis hariç hepsi secde etmişti. O, cinlerdendi ve Rabbinin emrinin dışına çıkmıştı. Onlar size düşman olmasına rağmen, beni bırakıp onu ve zürriyetini mi dost ediniyorsunuz? Zalimlerin, (Allah’ın dostluğuna) değiştikleri (şey) ne kötüdür. (18/Kehf, 50)
► Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatıldığı hâlde yüz çeviren ve elleriyle (yapıp) takdim ettiğini unutandan daha zalim kim olabilir? Şüphesiz ki anlamamaları için kalplerine perde germiş, kulaklarına da ağırlık koymuşuzdur. Sen onları hidayete çağırsan bile, ebediyen doğru yolu bulamazlar. (18/Kehf, 57)
Hakkın anlaşılmasına engel olan sebepler için bk. 6/En’âm, 25
► Bize gelecekleri o gün, neler neler işitecek ve neler neler görecekler. Fakat zalimler, bugün de apaçık bir sapıklık içerisindelerdir. (19/Meryem, 38)
► Sonra (Allah’tan) korkup sakınanları kurtarırız. Ve zalimleri orada diz çökmüş vaziyette bırakırız. (19/Meryem, 72)
► Zalim olan nice belde halkını, (sırtlarını doğrultamayacak şekilde) helak ettik. Onlardan sonra başka kavimler inşa ettik. (21/Enbiyâ, 11)
► Dediler ki: “Eyvahlar olsun bize! Şüphesiz ki biz, zalim kimselerdik.” (21/Enbiyâ, 14)
► İçlerinden her kim: “Allah’ın yanı sıra ben de bir ilahım!” derse işte böylesini, cehennemle cezalandırırız. Zalimleri böyle cezalandırırız işte. (21/Enbiyâ, 29)
► Şayet Rabbinin azabından onlara az bir şey dokunsa, hiç kuşkusuz: “Eyvahlar olsun bize, gerçekten zalimlermişiz.” diyerek (yaygara koparırlar). (21/Enbiyâ, 46)
► Demişlerdi ki: “İlahlarımıza kim yaptı bunu? Şüphesiz ki o, zalimlerdendir.” (21/Enbiyâ, 59)
► Kendi iç dünyalarına dönüp (düşündükten sonra) demişlerdi ki: “Şüphesiz ki (konuşamayan ve kendini savunamayan varlıklara ibadet etmekle) sizler zalimlerin ta kendisisiniz.” (21/Enbiyâ, 64)
► Zennûn/Balık sahibini de (an)! Hani kızgınlıkla (kavmini bırakıp) gitmiş ve onu sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Onu balık karnında hapsetmekle cezalandırınca) karanlıklar içinde seslenmişti: “Senden başka (ibadeti hak eden) ilah yok! Sen tüm eksikliklerden münezzehsin. Şüphesiz ki ben, zalimlerden oldum.” (21/Enbiyâ, 87)
► Hak olan vaad/kıyamet yaklaşmıştır. (O, vuku bulduğunda) kâfirlerin gözleri yuvalarından fırlayacak ve (diyecekler ki:) “Eyvahlar olsun bize! Muhakkak ki biz, bundan gaflet içerisindeydik. (Hayır, öyle değil!) Bilakis, biz zalimler idik.” (21/Enbiyâ, 97)
► Halkı zalim olduğu için helak ettiğimiz nice belde vardır ki; altı üstüne gelmiş, kuyuları kullanılmaz hâlde, yüksek duvarlı sarayları terk edilmiş ve harabeye dönmüştür. (22/Hac, 45)
► Halkı zalim olmasına rağmen mühlet verdiğim, sonra da (azapla) yakalayıverdiğim nice belde vardır. Dönüş yalnızca banadır. (22/Hac, 48)
► Allah, şeytanın araya katmak istedikleriyle, kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri katı olanları fitneye düşürmek için (böyle yapar). Şüphesiz ki zalimler, (bir araya toplanmaları ve hakka dönmesi pek zor) uzak bir ayrılık içerisindelerdir. (22/Hac, 53)
► Allah’ı bırakıp da hakkında hiçbir delil indirmediği ve hiçbir bilgiye sahip olmadıkları şeylere ibadet ediyorlar. Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur. (22/Hac, 71)
► Biz de ona: “Gözetimimiz altında ve vahyimiz doğrultusunda bir gemi yap. Emrimiz gelip, tandır tutuşunca (tufan başlayınca) onun içine her (hayvan türünden) ikişer çift ve daha önceden aleyhlerine (azap) hükmü verilmiş olanlar hariç, aileni de bindir. Zalimler hakkında benimle muhatap olma. Çünkü onlar boğulacaklardır.” diye vahyetmiştik. (23/Mü'minûn, 27)
► Sen ve beraberindeki müminler, gemiye çıkıp yerleştiğinizde de ki: “Bizleri zalim topluluktan kurtaran Allah’a hamd olsun.” (23/Mü'minûn, 28)
► “Rabbim! Beni zalimler topluluğu içine dâhil etme!” (23/Mü'minûn, 94)
► “Rabbimiz! Bizi buradan çıkart. Şayet bir daha (eski hayatımıza) dönersek şüphesiz ki biz, zalimleriz.” (23/Mü'minûn, 107)
► Onların kalplerinde hastalık mı var? Yoksa şüpheye mi düştüler? Ya da Allah’ın ve Resûl’ünün onlara haksızlık yapacağından mı korkuyorlar? (Hayır, öyle değil!) Bilakis, bunlar zalimlerin ta kendileridir. (24/Nûr, 50)
► “Ya da onun üzerine bir hazine atılması veya kendisinden yediği bir bahçesi olması gerekmez miydi?” Zalimler dediler ki: “Siz yalnızca büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz.” (25/Furkân, 8)
► O gün, zalim ellerini ısırır ve der ki: “Keşke Resûl ile beraber bir yol edinseymişim (ona tabi olsaymışım)!” (25/Furkân, 27)
► Nuh Kavmi peygamberleri yalanlayınca, onları (tufanda) boğduk ve onları insanlar için (ibret alınacak) bir ayet kıldık. Biz, zalimler için can yakıcı bir azap hazırladık. (25/Furkân, 37)
► Hani Rabbin Musa’ya seslenmişti: “Zalimler topluluğuna git.” (26/Şuarâ, 10)
► Oradan korkarak ve etrafı gözetleyerek çıktı. “Rabbim, beni zalimler topluluğundan kurtar.” dedi. (28/Kasas, 21)
► O ikisinden biri (edep ve) hayâ ile yürüyerek (Musa’nın) yanına geldi: “Babam, bize yaptığın sulama (iyiliğinin) karşılığını vermek için seni çağırıyor.” dedi. (Musa, babalarının) yanına varıp, başından geçenleri ona anlatınca: “Korkma!” dedi. “Zalimler topluluğundan kurtuldun.” (28/Kasas, 25)
► Musa dedi ki: “Rabbim, kimin kendi katından hidayetle geldiğini ve (güzel) akıbetin kime ait olduğunu en iyi bilendir. Şüphesiz ki zalimler, kurtuluşa ermezler.” (28/Kasas, 37)
► Biz de onu ve askerlerini yakaladık ve denize fırlattık. Zalimlerin akıbetinin nasıl olduğuna bir bak! (28/Kasas, 40)
► Şayet sana cevap vermezlerse bil ki; onlar yalnızca hevalarına/arzularına uyuyorlar. Allah’tan bir hidayet/dayanak olmaksızın, kendi hevasına uyandan daha sapkın kim olabilir? Şüphesiz ki Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (28/Kasas, 50)
► Rabbin, merkezlerinde/başkentlerinde onlara ayetlerimizi okuyan bir resûl göndermeden, bir belde halkını helak edecek değildir. Ve biz, halkı zalim olan beldeden başkasını helak edecek değiliz. (28/Kasas, 59)
► Andolsun ki Nuh’u kavmine gönderdik. İçlerinde elli yıl eksik olarak bin yıl yaşadı. Onlar zalimlik yapmaya devam ederken tufan onları yakalayıverdi. (29/Ankebût, 14)
► Elçilerimiz/Melekler İbrahim’e müjdeyle geldiklerinde: “Biz, bu beldenin ahalisini helak edeceğiz. Şüphesiz onun ahalisi, zalim oldular.” demişlerdi. (29/Ankebût, 31)
► İçlerinden zalim olanlar hariç, Ehl-i Kitap’la ancak en güzel üslupla tartışın. Deyin ki: “Bize ve size indirilene iman ettik. Bizim ilahımız ve sizin ilahınız tektir ve bizler, O’na teslim olmuş kimseleriz.” (29/Ankebût, 46)
► (Hayır, öyle değil!) Bilakis o (Kur’ân), kendilerine ilim verilenlerin göğsünde apaçık ayetlerdir. Ayetlerimizi zalimlerden başkası inkâr etmez. (29/Ankebût, 49)
► Allah’a yalan uydurarak iftira eden veya hak kendisine geldiğinde onu yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde konaklayacak yer mi yok? (29/Ankebût, 68)
► O gün, zalimlere bahaneleri fayda sağlamaz ve (dünyaya geri dönüp Allah’ı razı edecek amel yapma istekleri de) kabul görmez. (30/Rûm, 57)
► Bu, Allah’ın yarattığıdır. Gösterin (bakalım) O’nun dışında (iddia ettiğiniz şefaatçiler, veliler, salihlerin ruhları) neler yaratmış? (Hayır, öyle değil!) Bilakis zalimler, apaçık bir sapıklık içerisindelerdir. (31/Lokmân, 11)
► Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatılıp da sonra yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Şüphesiz ki biz, suçlu günahkârlardan intikam alacak olanlarız. (32/Secde, 22)
► Şüphesiz ki biz; göklere, yere ve dağlara emaneti (şer’i sorumluluğu/irade ve mükellefiyeti) teklif ettik. Onu yüklenmekten kaçındılar. Ve ondan endişeye kapıldılar. (Ama) insan onu yüklendi. Çünkü o, pek zalim, pek cahildir. (33/Ahzâb, 72)
► Kâfirler dediler ki: “Bu Kur’ân’a da onun öncesinde gelmiş (Kitaplara da) inanmayız.” Sen, o zalimleri Rablerinin huzurunda durdurulurken bir görseydin! Birbirlerine laf atarlar. Zayıf bırakılmış (mustazaflar), büyüklenen (müstekbirlere) derler ki: “Siz olmamış olsaydınız biz, müminler olurduk.” (34/Sebe’, 31)
► Bugün, birbiriniz için ne bir fayda sağlamaya ne de zarar vermeye gücünüz vardır. Biz zalimlere deriz ki: “Yalanladığınız ateşin azabını tadın (bakalım).” (34/Sebe’, 42)
► Orada çığlıklarla yardım isterler. (Derler ki:) “Rabbimiz! Bizi çıkar, önceden yaptığımızdan (farklı olarak) salih ameller yapalım.” Size, öğüt almak isteyenin öğüt alacağı kadar ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı da geldi. Tadın (azabı)! Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur. (35/Fâtır, 37)
► De ki: “Allah’ın dışında dua ettiğiniz ortaklarınız hakkında görüşünüz nedir? Gösterin bana yeryüzünde ne yaratmışlar?” Yoksa onların, göklerde ortaklığı mı vardır? Ya da onlara bir kitap vermişiz de onlar apaçık bir belge üzere midirler? (Hayır, öyle değil!) Bilakis zalimler, birbirlerine aldatmaktan başka bir şey vadetmiyorlar. (35/Fâtır, 40)
► Biz onu, zalimler için fitne kılmışızdır. (37/Saffât, 63)
► Kıyamet Günü, kötü azaptan (eli kolu bağlı olduğu için) yüzüyle korunmaya çalışan kimse, (cennete girmiş ve azaptan kurtulmuş kimse gibi olabilir mi?) Zalimlere denilir ki: “Kazandığınızı tadın.” (39/Zümer, 24)
► Allah’a karşı yalan söyleyenden ve doğruluk kendisine geldiği hâlde onu yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde kalacak yer mi yok? (39/Zümer, 32)
► Şayet yeryüzünün tamamı ve bir o kadarı daha zalimlerin olmuş olsa, Kıyamet Günü'nün kötü azabından (kurtulmak için) onu feda ederlerdi. (Çünkü o gün) hesaba katmadıkları şeyler, Allah tarafından açığa çıkarılacak. (39/Zümer, 47)
Ahirete inanmayanlar ahiretin hak olduğunu; putların şefaatini bekleyenler putların şefaat etmediğini; seçkin olduğuna inananlar azap ehli olduklarını görecekler...
► Nihayet işledikleri kötülüklerin (karşılığı olan azap) başlarına geldi. Bunların içinden (Mekkelilerden) zalim olanlara da işledikleri kötülüklerin (karşılığı olan azap) gelip çatacaktır. Ve onlar, (Allah’ı) aciz bırakacak değillerdir. (39/Zümer, 51)
► Onları Yevmu’l Azife ile/yaklaşan günle uyar. O zaman kalpler gırtlaklara dayanır, (korku ve kaygıdan) yutkunurlar. Zalimler için ne yakın bir dost ne de şefaati yerine getirilen bir şefaatçi vardır. (40/Mü’min (Ğafir), 18)
► O gün bu zalimlere, öne sürdükleri bahaneler fayda vermez. Onlara lanet vardır. En kötü yurt da onlaradır. (40/Mü’min (Ğafir), 52)
► Şayet Allah dileseydi, onları tek bir ümmet yapardı. Fakat dilediğini rahmetine dâhil eder. Zalimlerin ise ne bir dost ne de bir yardımcısı vardır. (42/Şûrâ, 8)
► Yoksa, Allah’ın izin vermediği şeyleri, kendilerine dinden şeriat kılan/kanun yapan ortakları mı var? Şayet (azaplarının kıyamete erteleneceğine dair) kesin bir söz olmasaydı elbette, aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz ki zalimlere can yakıcı bir azap vardır. (42/Şûrâ, 21)
Allah’ın (cc) izin vermediği şeyleri şeriat hâline getiren, haram-helal, yasak-serbest şeklinde kanunlaştıranlar, Allah’a (cc) şirk koşulan ortaklardır. Çünkü kanun yapma, şeriat belirleme ve yasama Allah’ın (cc) en belirgin sıfatlarındandır. (bk. 12/Yûsuf, 40; 18/Kehf, 26)
► Zalimleri, kazandıkları (küfür ve masiyet) nedeniyle korkuya kapılmış görürsün. O (korktukları azap), başlarına gelmiştir. İman edip salih amel işleyenlerse, cennet bahçelerindelerdir. Diledikleri her şey, Rableri katında onlarındır. İşte büyük lütuf ve ihsan budur. (42/Şûrâ, 22)
► Kötülüğün karşılığı, misli ile kötülüktür. Kim de (haksızlığa uğramasına rağmen) affeder ve ıslah ederse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz ki O, zalimleri sevmez. (42/Şûrâ, 40)
bk. 4/Nisâ, 148
► Allah kimi saptırırsa, bundan sonra ona (tekrar hidayet verecek) hiçbir dostu yoktur. Azabı gördüklerinde zalimlerin: “Acaba (dünyaya) geri dönmenin bir yolu var mı?” dediklerini görürsün. (42/Şûrâ, 44)
► Onları ateşe arz edildikleri zaman, zilletten boyun bükmüş, göz ucuyla bakarken görürsün. İman edenler derler ki: “Şüphesiz ki asıl hüsrana uğrayanlar, hem kendilerini hem de ailelerini Kıyamet Günü hüsrana uğratanlardır.” Dikkat edin! Hiç şüphesiz zalimler, sürekli olan bir azabın içerisindelerdir. (42/Şûrâ, 45)
► Gruplar kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Can yakıcı günün azabından dolayı, zalimlere yazıklar olsun. (43/Zuhruf, 65)
► Şüphesiz ki onların, Allah’a karşı sana hiçbir faydaları yoktur. Ve hiç kuşkusuz zalimler, birbirlerinin dostudurlar. Allah ise muttakilerin velisidir/dostudur. (45/Câsiye, 19)
► De ki: “Görüşünüz nedir? (Söyler misiniz?) Şayet (o Kur’ân) Allah’ın katındansa ve siz de onu inkâr etmişseniz; İsrailoğullarından bir şahit, onun bir benzeri üzerine şahitlik edip iman etmiş ve siz de büyüklenmişseniz (o takdirde sizden daha sapık kim olabilir)?” Şüphesiz ki Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (46/Ahkâf, 10)
► Bundan önce de imam ve rahmet olan Musa’nın Kitabı’na (da inanmamışlardı). Bu (Kur’ân) ise zalimleri uyarmak, muhsinlere/kulluğunu en güzel şekilde yapmaya çalışanlara müjde ve (kendinden önceki Kitapları) doğrulayıcı (olması için) Arap diliyle (indirilmiş) bir Kitap’tır. (46/Ahkâf, 12)
► Ey iman edenler! Bir erkek topluluğu, başka bir erkek topluluğuyla alay etmesin. Belki (alay ettikleri) kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da kadınlarla alay etmesinler. Belki (alay ettikleri) kendilerinden daha hayırlıdır. Kendi nefislerinizi ayıplamayın, birbirinize lakap takmayın. İmandan sonra fasıklık, ne kötü bir isimdir. Kim de tevbe etmezse bunlar zalimlerin ta kendileridir. (49/Hucurât, 11)
► Şüphesiz ki zalimler için, bundan önce de bir azap vardır. Fakat onların çoğu bilmezler. (52/Tûr, 47)
► Daha önce (var olan) Nuh Kavmi'ni de... Çünkü onlar en zalim ve en azgın olanıydılar. (53/Necm, 52)
► O ikisinin akıbeti, hiç şüphesiz, ateşin içinde ebedî kalmalarıdır. Bu, zalimlerin cezasıdır. (59/Haşr, 17)
► Allah, ancak dininizden ötürü sizinle savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanıza yardım etmiş olanları dost edinmenizi yasaklar. Kim de onları veli/dost edinirse işte bunlar, zalimlerin ta kendileridir. (60/Mümtehine, 9)
Müşrik oldukları için sevmediğimiz ve berî olduğumuz kâfirler, bizimle inancımızdan dolayı savaşmaz, bizi yurdumuzdan çıkarmaz ya da çıkaranlara yardımcı olmazsa onlara iyilik yapabilir, sosyal anlamda bir diyalog geliştirebiliriz. Allah Resûlü (sav) böyle müşriklere hediye verir, hediye alır, hasta ziyaretinde bulunur, misafirlik davetlerini kabul ederdi.
► İslam’a çağrılıp davet edildiği hâlde, Allah’a karşı yalan uydurup iftira edenden daha zalim kim olabilir? Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (61/Saff, 7)
► Tevrat’la yükümlü kılındıkları hâlde onun gereklerini yerine getirmeyenlerin misali, koca koca kitapları yüklenen (fakat içinde yazanları anlamayan ve/veya yaşamayan) eşeğin misali gibidir. Allah’ın ayetlerini yalanlayan bir topluluğun misali ne kötüdür. Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (62/Cuma, 5)
Âlimlerin vazife ve sorumlulukları için bk. 2/Bakara, 159; 3/Âl-i İmran, 187
► Elleriyle (yapıp) takdim ettikleri (kötü ameller nedeniyle) ebediyen onu istemezler. Allah, zalimleri bilendir. (62/Cuma, 7)
► Allah, iman edenlere de Firavun’un hanımını örnek verdi. Hani o demişti ki: “Rabbim! Bana kendi katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun’dan, amelinden ve zalimler topluluğundan kurtar.” (66/Tahrîm, 11)
► Dediler ki: “Rabbimiz! Sen tüm eksikliklerden münezzehsin. Doğrusu biz, zalimleriz.” (68/Kalem, 29)
► “Muhakkak ki çok kimseyi saptırdılar. O zalimlerin sapıklıklarından başka bir şeyini arttırma.” (71/Nûh, 24)
► “Rabbim! Beni, anne babamı, evime mümin olarak gireni, mümin erkek ve mümin kadınları bağışla. Zalimlerin yalnızca helakini arttır.” (71/Nûh, 28)
► “Ve hiç şüphesiz, içimizde (Allah’a) teslim olmuş olanlar da var, zalim olanlar da. Kim teslim olmuşsa bunlar, doğru yolu araştırıp bulmuş olanlardır.” (72/Cin, 14)
► “Zalimlerse cehenneme odun olmuşlardır.” (72/Cin, 15)
► Dilediğini rahmetine dâhil eder. Zalimlere ise can yakıcı bir azap hazırlamıştır. (76/İnsân, 31)