Türkçe
Kurdî

Allah’ın Rızası ile ilgili ayetler

(Bu bozguncuların yanı sıra) insanlardan öylesi de vardır ki; Allah’ın rızasını elde etmek için canını feda eder. Allah, kullarına karşı (şefkatli olan) Raûf’tur.(2/Bakara 207)

Said b. Museyyeb anlatıyor: “Suheyb Er-Rumi (ra) Medine’ye hicret etmek için yola çıktı. Kureyş’ten bir grup onu takip etmeye başladı. Suheyb (ra) bineğinden indi ve sadağından oklarını çıkardı. Sonra dedi ki: ‘Ey Kureyş topluluğu! Kuşku yok ki sizler, içinizde en iyi ok atan olduğumu biliyorsunuz. Allah’a (cc) yemin olsun ki sadağımdaki bütün okları size atarım ve beni ele geçiremezsiniz. Kalanlarınızı da elimdeki kılıçla öldürürüm. Dilediğinizi yapın. Dilerseniz benim malımı alın ve benim yolumu serbest bırakın.’ Kureyşliler onun malını almayı kabul ettiler. Suheyb (ra) Allah Resûlü’nün (sav) yanına geldiğinde Allah Resûlü (sav): ‘Ticaretin kârlı olsun Ey Ebu Yahya! Ticaretin kârlı olsun Ey Ebu Yahya!’ dedi ve bu ayet nazil oldu.” (İbni Ebi Hatim, Tefsir, 1939)

Allah’ın rızasını elde etmek için ve (Allah’ın emri olduğuna inanıp, ecrini Allah’tan bekledikleri) sabit bir inançla infak edenlerin misali, yüksekçe bir yerde (konumlanmış) ve sağanak yağmurun yağmasıyla ekinlerini iki kat vermiş bahçenin misali gibidir. (Yüksek konumu nedeniyle) ona yağmur değmese de (hafif hafif) çiseler. Allah, yaptıklarınızı görendir.(2/Bakara 265)

De ki: “Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi?” Takva sahipleri için Rablerinin katında, altından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Tertemiz eşler ve Allah’ın rızası da vardır. Allah, kullarını görendir. (3/Âl-i İmran 15)

Hiç Allah’ın rızasına uyanla, Allah’ın gazabına uğrayan ve barınağı cehennem olan kimse bir olur mu? Ne kötü bir dönüş yeridir orası. (3/Âl-i İmran 162)

Allah’tan bir nimet ve (Allah’ın) fazlıyla onlara hiçbir kötülük dokunmadan (sağ salim yurtlarına) döndüler. (Allah’a güvenip dayanmakla) Allah’ın rızasına tabi oldular. Allah, büyük lütuf ve ihsan sahibidir. (3/Âl-i İmran 174)

Sadakayı, iyiliği ve insanların arasını düzeltmeyi teşvik etmeleri dışında, aralarında yaptıkları fısıldaşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim de bu (iyiliğe teşvik işini) Allah’ın rızasını elde etmek için yaparsa, ona büyük bir ecir vereceğiz. (4/Nisâ 114)

Ey iman edenler! Allah’ın şiarlarına, haram aylara, Allah’ın evine hediye edilen hayvanlara, boyunları gerdanlıkla (işaretli kurbanlıklara), Rablerinin ihsan, lütuf ve rızasını arayarak Kâbe’ye yönelmiş insanlara (hürmetini çiğneyerek) saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydukları için bir kavme olan öfkeniz/kininiz sizi haddi aşmaya sevk etmesin. İyilik ve takva üzere yardımlaşın. Günah ve haddi aşma üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan korkup sakının. Şüphesiz ki Allah, cezası çetin olandır. (5/Mâide 2)

Allah onunla (Kitap ve Resûl’le), rızasına uyanları yolun en doğru olanına iletir, onları izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve dosdoğru yola hidayet eder. (5/Mâide 16)

Allah diyecek ki: “Bugün, doğrulara doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlara altından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan, onlar da (Allah’tan) razı olmuşlardır. Bu, büyük bir kurtuluştur/kazançtır.”(5/Mâide 119)

Hiçbir mümine karşı ne akrabalık bağını ne de (verdikleri bir) sözü gözetirler. İşte bunlar, haddi aşanların ta kendileridir.(9/Tevbe 10)

Rableri onları kendinden bir rahmet, rıza ve içinde onlar için sürekli nimetlerin olduğu cennetlerle müjdeler.(9/Tevbe 21)

Allah, mümin erkek ve kadınlara altından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetleri ve Adn Cennetleri'ndeki güzel meskenleri vadetmiştir. Allah’ın rızası ise hepsinden daha büyüktür. Bu, kurtuluşun en büyüğüdür. (9/Tevbe 72)

Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır. Medine ahalisinden de nifakta diretenler vardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da azabın en büyüğü (olan ahiret azabına) döndürülecekler. (9/Tevbe 101)

Başkaları da günahlarını itiraf ettiler. Salih amel ile bir başka kötü ameli karıştırdılar. Umulur ki Allah, tevbelerini kabul eder. Şüphesiz Allah, (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir.(9/Tevbe 102)

Onların mallarından sadaka/zekât al ki; onunla onları temizlemiş ve arındırmış olasın. Onlara dua et. Hiç şüphesiz, senin duan onlara (huzur ve güven veren) bir sükundur. Allah (işiten ve dualara icabet eden) Semi’, (her şeyi bilen) Alîm’dir. (9/Tevbe 103)

Kullarından tevbeleri Allah’ın kabul ettiğini, sadakaları (asıl olarak) alanın O olduğunu ve hiç şüphesiz Allah’ın, (tevbeye muvaffak kılan ve tevbeleri çokça kabul eden) Et-Tevvâb ve (kullarına karşı merhametli) Er-Rahîm olduğunu bilmediler mi?(9/Tevbe 104)

De ki: “Amel yapın! Allah, Resûl'ü ve müminler yaptıklarınızı görecektir. (Sonra da) gayb ve şehadet bilgisinin sahibine döndürüleceksiniz. O da size yaptıklarınızı haber verecektir.”(9/Tevbe 105)

Başkaları da Allah’ın emrine (onların hakkında vereceği hüküm için) bırakılmışlardır. Ya onlara azap eder ya da tevbelerini kabul eder. Allah (her şeyi bilen) Alîm, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir.(9/Tevbe 106)

Zarar vermek, küfrü (yaymak), müminlerin arasını bölmek, Allah’a ve Resûl’üne daha önceden harp ilan etmişlerin karargâhı olsun diye mescid edinenler ve: “Biz güzellikten/hayırdan başka bir şey kastetmedik.” diye Allah adına yemin edenler (var ya)! Allah, onların gerçek yalancılar olduğuna şahitlik eder.(9/Tevbe 107)

Orada ebediyen (namaza) durma! İlk günden takva üzere kurulmuş olan mescid, (namaza) durman için daha evladır. Orada temizlenmeyi isteyen adamlar vardır. Allah, temizlenenleri sever. (9/Tevbe 108)

Binasını/mescidini, takva üzerine ve Allah rızasını (gözeterek) tesis eden mi daha hayırlıdır; yoksa, binasını yıkılmaya yüz tutmuş, bir uçurumun kenarına kurup o yerle birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanacak olan mı? Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (9/Tevbe 109)

Ayet, yeryüzünde bulunan mescidleri “Takva” ve “Dırar” mescidleri olarak iki kısma ayırmıştır:

Takva mescidleri; içinde yalnızca Allah’a (cc) kulluk edilen, hiçbir şeyin O’na ortak koşulmadığı (9/Tevbe, 107-109), yalnızca Allah’ın (cc) adının anılıp yüceltildiği (24/Nûr, 36), içinde Allah’ın (cc) nur ve hidayeti olan vahyin okunduğu (24/Nûr, 35), müminlerin dünya hayatının kirinden arındığı (24/Nûr, 37) yapılardır.

Dırar mescidleri; müminlere zarar vermek, küfrü yaygınlaştırmak, müminleri bölmek ve Allah’a (cc) savaş açmış mücrimlerin karargâh olarak kullanması için inşa edilen ve adına “mescid” denen yapılardır.

Bugün, Allah’ın (cc) yasalarını yürürlükten kaldıran, tevhide ve muvahhidlere düşmanlık eden, zan, hurafe ve menkıbeyi din kaynağı kılmaya çalışan sistemlerin bir yandan İslam’a savaş açması, öte yandan ısrarla mescid inşa etmesi üzerinde dikkatle düşünülmelidir.

“Benim ve Yakub ailesinin (geride bıraktığı ilim ve hikmete) mirasçı olur. Rabbim! Onu razı olduklarından eyle.”(19/Meryem 6)

Ailesine namazı ve zekâtı emrederdi. O, Rabbinin yanında razı olunan bir kuldu.(19/Meryem 55)

O gün, Er-Rahmân’ın izin verip sözünden razı oldukları dışında, hiç kimsenin şefaatinin bir faydası olmayacaktır.(20/Tâhâ 109)

Kur’ân’da şefaat kavramı için bk. 43/Zuhruf, 86

(Süleyman, karıncanın) sözü nedeniyle tebessüm ederek güldü. Dedi ki: “Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimetlerden ötürü sana şükretmemi ilham et/beni şükre sevk edip yönlendir. Razı olacağın salih ameller yapmaya muvaffak kıl. Ve beni rahmetinle salih kulların arasına dâhil et.”(27/Neml 19)

Eğer küfre sapacak olursanız hiç şüphesiz, Allah’ın size ihtiyacı yoktur ve kulları için küfre razı olmaz. Şükrederseniz, ondan (şükretmenizden) razı olur. Hiçbir günahkâr, bir başkasının günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. Yaptıklarınızı size haber verir. Çünkü O, sinelerde gizli olanı bilmektedir.(39/Zümer 7)

İnsana, anne babasına iyilikle davranmasını emrettik. Annesi onu meşakkat içinde taşıdı ve meşakkat içinde doğurdu. Onun (gebelikte) taşınması ve (sütten) kesilmesi otuz aydır. Sonunda yetişkinlik çağına erip kırk yaşına gelince dedi ki: “Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi ve senin razı olacağın salih amellerde bulunmamı ilham et/beni şükre sevkedip yönlendir. Zürriyetimi de benim için ıslah et. Şüphesiz ki ben, sana tevbe ettim ve şüphesiz ki ben, Müslimlerdenim/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kullardanım.”(46/Ahkâf 15)

Andolsun ki o ağacın altında sana biat ettikleri zaman, Allah müminlerden razı olmuştur. Onların kalplerinde olan (samimiyeti) bilmiş, üzerlerine sekinet indirmiş ve onları yakın bir fetihle mükâfatlandırmıştır.(48/Fetih 18)

Muhammed, Allah’ın Resûlü’dür. Onunla beraber olanlar, kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlilerdir. Onları; rükû edenler, secde edenler ve Allah’ın lütfunu ve rızasını elde etmek isterken görürsün. Alametleri, yüzlerinde secdeden oluşan izdir. Bu, onların Tevrat’taki sıfatıdır. İncil’deki sıfatlarıysa filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşıp gövdesi üzerine doğrulmuş bir ekin gibidir ki bu, çiftçilerin hoşuna gider. (Onların bir ekin gibi güçlenip çoğalması örneği) kâfirleri öfkelendirmek için verilmiştir. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere, bağışlanma ve büyük bir mükâfat vadetmiştir.(48/Fetih 29)

Göklerde nice melekler vardır ki -Allah’ın dileyip razı olduğu kimse için izin vermesi dışında- onların şefaatlerinin hiçbir faydası yoktur. (53/Necm 26)

Kur’ân’da şefaat kavramı için bk. 43/Zuhruf, 86

Bilin ki; dünya hayatı bir oyun, eğlence, süs, aranızda övünme (aracı), malları ve evlatları çoğaltma (yarışından) ibarettir. (Bitirdiği) ekin çiftçilerin hoşuna giden yağmur gibi. (Göz alıcı tazelik ve canlılıktan sonra) kuruyuverir, onun sapsarı olduğunu görürsün. Sonra da etrafa saçılan kırıntılara dönüşür. Ahiretteyse çetin bir azap, Allah’tan bağışlanma ve razılık vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir faydalanmadan başka bir şey değildir.(57/Hadîd 20)

Sonra, onların peşinden giden resûllerimizi art arda gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da peşlerinden gönderdik. Ona İncil’i verdik ve ona uyanların kalplerinde şefkat ve merhamet kıldık. Bidat olarak ortaya koydukları ruhbanlığı (hayattan el etek çekip yalnızca ibadetle meşgul olmayı), biz onlara farz kılmadık. Allah’ın rızasını elde etmek için (dinde bir yenilik olarak) yaptılar, onun da hakkını vermediler. İçlerinden iman edenlere ecirlerini verdik, onların birçoğu ise fasıklardır.(57/Hadîd 27)

Allah (cc); resûllerini, toplumu tevhidle ıslah etmek, yeryüzünü hayırla imar etmek ve adaleti ayakta tutsunlar diye göndermiştir. Mağaralara çekilmek, İslam toplumunda cemaati terk etmek, yani, toplumun ıslahını bırakıp, bireysel ıslaha yoğunlaşmak, peygamberlerin yolu değildir.

Hristiyanlar, bozulan toplumu ıslah etmeyi göze alamadıklarından, ruhbanlığı icat edip dinlerinde bir bidat çıkardılar. İnsanı şeytanların vesveselerine açık ve korumasız hâle getiren açlık ve yalnızlık içinde münzevi bir hayata yöneldiler. Islah olmak için girdikleri mağaralardan teslise inanan, şeytanlar ve cinlerle irtibat kurmuş büyücü ve kâhinler olarak çıktılar.

Buna binaen, nefsini arındırmak veya toplumu ıslah etmek isteyen herkes, resûllerin yoluna uymak zorundadır. Resûllerin yoluna uygun olmayan, sünnet dışı her uygulama, Resûl’e muhalefettir. Ve her muhalefet dinî-dünyevi bir fitne ve ahiret azabıyla neticelenmeye mahkûmdur. (bk. 24/Nûr, 63)

Allah’a ve Ahiret Günü'ne iman eden bir topluluğun -babaları, oğulları, kardeşleri, aşiretleri dahi olsa- Allah ve Resûl'ü ile sınırlaşan insanlara sevgi beslediğini göremezsin. Bunlar, (Allah’ın) kalplerine imanı yazdığı ve onları kendinden bir ruhla desteklediği kimselerdir. Onları altından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennete sokar. Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da (Allah’tan) razı olmuşlardır. Bunlar, Allah’ın taraftarlarıdır. Dikkat edin! Hiç şüphesiz Allah’ın taraftarları, galip gelecek olanlardır.(58/Mücadele 22)

(Ayrıca fey,) yurtlarından çıkarılan ve malları (ellerinden alınan), Rablerinin lütuf ve rızasını arayan, Allah’a ve Resûl’üne yardım eden fakir muhacirlere aittir. İşte onlar sadık olanların ta kendileridir.(59/Haşr 8)

Ey iman edenler! Benim ve sizlerin düşmanı olan kimseleri veli/dost edinmeyin. Onlar, size gelen hakkı inkâr ettikleri hâlde, siz onlara sevgi gösterisinde bulunuyor (müminlerin haberlerini ve sırlarını onlara ulaştırıyorsunuz). (Oysa onlar,) Rabbiniz olan Allah’a iman ettiğiniz için, Resûl’ü ve sizi (Mekke’den) çıkarmışlardı. Şayet benim yolumda cihad etmek ve rızamı elde etmek gayesiyle (yola) çıkmışsanız, onlara gizlice sevgi beslemeniz (nasıl mümkün olabilir ki?) Ben, sizin gizlediğinizi de açığa vurup ilan ettiğinizi de bilirim. Sizden kim bunu yapar (onlara sevgi besler ve müminlerin haberlerini ulaştırırsa) hiç şüphesiz, dosdoğru yoldan sapmış olur.(60/Mümtehine 1)

Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş olarak Rabbine dön.(89/Fecr 28)

Hiç şüphesiz, ileride (Allah’ın verdiği mükâfata) razı olacaktır.(92/Leyl 21)

Onların, Rableri katındaki mükâfatları, içinde ebedî kalacakları ve altından ırmaklar akan Adn Cennetleridir. Allah onlardan razı olmuş, onlar da (Allah’tan) razı olmuşlardır. Bu, Rabbinden korkan kimse içindir.(98/Beyyine 8)