Türkçe
Kurdî

Ateş ile ilgili ayetler

Onların misali (şuna benzemektedir): Bir ateş yakmıştır. (Ateş) etrafını aydınlatmaya başlayınca da Allah onların nurunu/ışığını almış ve onları karanlıklar içinde görmez bir hâlde bırakmıştır!(2/Bakara 17)

Sizden biri (şöyle bir durumda) olmak ister mi? Onun hurma ağaçları ve üzüm bağlarından oluşan bir bahçesi olsun, altından ırmaklar aksın ve o bahçede her türlü meyve olsun. O yaşlansın ve geride zayıf çocukları bulunsun. (Çocuklarına böyle bir bahçe bırakmak isterken) bahçeye ateş saçan yakıcı bir rüzgâr isabet etsin ve bahçe yansın. (Bunu istemediğiniz gibi amellere en fazla muhtaç olduğunuz zamanda riya, minnet, eziyet gibi şeylerle amellerinizi heder edip eli boş kalmayın.) Düşünesiniz diye Allah, ayetlerini sizin için açıklıyor.(2/Bakara 266)

Onlar ki: “Allah, ateşin yediği bir kurban getirmedikçe, hiçbir resûle iman etmememizi bize emretti.” der. (Onlara) de ki: “Şüphesiz ki benden önce nice resûller apaçık deliller ve söylediğiniz şeyle size gelmişti. Şayet doğru sözlülerden iseniz niçin onları öldürdünüz?”(3/Âl-i İmran 183)

Şüphesiz ki yetimlerin mallarını zulümle yiyen kimseler, ancak karınlarına ateş dolduruyorlar. Ve onlar alevleri dehşet saçan ateşe gireceklerdir. (4/Nisâ 10)

Yahudiler: “Allah’ın eli bağlanmıştır/eli sıkı bir cimridir.” dediler. Söyledikleri (bu çirkin söz) nedeniyle elleri bağlandı ve lanetlendiler. (Hayır, öyle değil!) Bilakis, Allah’ın iki eli de açıktır ve dilediği gibi harcar. Andolsun ki Rabbinden sana indirilen (bu Kur’ân), onların birçoğunun azgınlık ve küfrünü arttıracaktır. Biz, onların arasına kıyamete dek sürüp gidecek bir düşmanlık ve kin atmışızdır. Her ne zaman savaş ateşi yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuk için çabalarlar. Allah, bozguncuları sevmez.(5/Mâide 64)

Kâfirlerin Allah tasavvuru: Kâfirler iki gruba ayrılır. İlki; hiç bir kitaba ve nebiye müntesip olmayan Kureyş müşrikleri gibi toplumlardır. Bunlar Allah’a (cc) dair kitabi bir bilgiye sahip olmadıkları için, krala/meliğe benzettikleri bir Allah’a inanırlar. (bk. 2/Bakara, 186; 10/Yûnus, 18; 39/Zümer, 3; 71/Nûh, 23)

İkincisi; bir Kitab’a ve nebiye müntesip olmakla beraber, Kitap’tan ve nebiden yüz çevirmiş Yahudi, Hristiyan ve onları adım adım izleyen ümmeti Muhammed’in (sav) sapkınlarıdır. (bk. Buhari, 7320; Müslim, 2669) Vahiyden yüz çeviren bu toplumlar, zamanla kendilerine benzeyen bir Allah tasavvuru oluştururlar. Kendileri gibi cimri (5/Mâide, 64), dostlarını yardımsız bırakan (48/Fetih, 6, 12), fakir düşebilen (3/Âl-i İmran, 181), torpil yapıp adam kayıran (3/Âl-i İmran, 24; 5/Mâide, 18), ölünün ardından ıskat yapılarak kandırılabilen, telkin verilerek sorgusundan kopya çekilebilen bir Allah...

(Allah) buyurdu ki: “Sana emrettiğimde seni secde etmekten alıkoyan nedir?” Dedi ki: “Ben ondan daha hayırlıyım. (Çünkü) beni ateşten, onu topraktan yarattın.”(7/A'râf 12)

Resûlullah’a muhalefet ederek (savaştan) geri kalanlar, oturmalarına sevindiler. Malları ve canlarıyla Allah yolunda savaşmayı hoş görmeyerek: “Bu sıcakta savaşa çıkmayın.” dediler. De ki: “Cehennem ateşi çok daha sıcaktır.” Keşke anlasalardı. (9/Tevbe 81)

Binasını/mescidini, takva üzerine ve Allah rızasını (gözeterek) tesis eden mi daha hayırlıdır; yoksa, binasını yıkılmaya yüz tutmuş, bir uçurumun kenarına kurup o yerle birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanacak olan mı? Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (9/Tevbe 109)

Ayet, yeryüzünde bulunan mescidleri “Takva” ve “Dırar” mescidleri olarak iki kısma ayırmıştır:

Takva mescidleri; içinde yalnızca Allah’a (cc) kulluk edilen, hiçbir şeyin O’na ortak koşulmadığı (9/Tevbe, 107-109), yalnızca Allah’ın (cc) adının anılıp yüceltildiği (24/Nûr, 36), içinde Allah’ın (cc) nur ve hidayeti olan vahyin okunduğu (24/Nûr, 35), müminlerin dünya hayatının kirinden arındığı (24/Nûr, 37) yapılardır.

Dırar mescidleri; müminlere zarar vermek, küfrü yaygınlaştırmak, müminleri bölmek ve Allah’a (cc) savaş açmış mücrimlerin karargâh olarak kullanması için inşa edilen ve adına “mescid” denen yapılardır.

Bugün, Allah’ın (cc) yasalarını yürürlükten kaldıran, tevhide ve muvahhidlere düşmanlık eden, zan, hurafe ve menkıbeyi din kaynağı kılmaya çalışan sistemlerin bir yandan İslam’a savaş açması, öte yandan ısrarla mescid inşa etmesi üzerinde dikkatle düşünülmelidir.

Sakın zulmedenlere/zalimlere meyletmeyin! Yoksa size ateş dokunur. Allah’ın dışında dostlarınız olmaz, sonra yardım da olunmazsınız.(11/Hûd 113)

Gökten su indirdi. Vadiler kendi miktarınca sel oldu. Sel de suyun üstüne vuran köpüğü yüklendi. Bir ziynet ya da faydalanılacak eşya yapmak için üzerine ateş yakıp erittiklerinde de böyle bir köpük oluşur. Allah, hak ile batıla böyle örnek verir işte. (Batıl) köpük (misali) atılır gider. İnsanlara yarar sağlayacak olan (hak) ise yeryüzünde kalır. İşte Allah, örnekleri böyle verir.(13/Ra'd 17)

Cinleri de (insanı yaratmadan) önce, (içlere nüfuz eden) zehirli bir ateşten yarattık.(15/Hicr 27)

Hani bir ateş görmüştü de ailesine demişti ki: “Burada kalın! Ben bir ateş gördüm. Ondan size bir kor getirmeyi ya da onun yanında (yol gösterecek) bir rehber bulmayı umuyorum.”(20/Tâhâ 10)

Biz de buyurduk ki: “Ey Ateş! İbrahim’e serin ve selamet ol!”(21/Enbiyâ 69)

Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun misali, içinde kandil bulunan bir oyuk(tan yayılan ışığa) benzer. Kandil de bir camın içindedir. Cam, inciyi andıran bir yıldız gibidir. Doğuya da batıya da ait olmayan, mübarek bir zeytin ağacından yakılır. Onun yağı, neredeyse ateş ona dokunup (tutuşturmasa dahi) ışık verir. Nur üstüne nurdur. Allah, dilediğini nuruna hidayet eder. Allah, insanlara misaller verir. Allah, her şeyi bilir.(24/Nûr 35)

Ayetin son kısmından da anlaşıldığı gibi bu misalde Allah’ın (cc) hidayeti ve bunun mümindeki tecellisi anlatılmıştır. Allah’ın (cc) iman, Kur’ân ve ilimle aydınlattığı kalpler böyledir işte... “Bu nur ve hidayet nerelerde ve nasıl aranmalıdır?” sorusuna bir sonraki ayetler cevap vermektedir.

(Hatırlayın!) Hani Musa ailesine: “Ben bir ateş gördüm. Size ondan bir haber getireceğim ya da ısınmanız için bir kor parçası getireceğim.” demişti.(27/Neml 7)

Musa süreyi tamamlayıp, ailesiyle beraber yola çıkınca Tur’un yanında bir ateş gördü. Ailesine dedi ki: “Burada bekleyin. Çünkü ben bir ateş gördüm. Ondan size bir haber getirmeyi ya da ısınmanız için bir kor parçası getirmeyi umuyorum!”(28/Kasas 29)

Dedi ki: “Ben, ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.”(38/Sâd 76)

“Ey kavmim! Ne oluyor da ben sizi kurtuluşa çağırırken; siz beni ateşe çağırıyorsunuz?”(40/Mü’min (Ğafir) 41)

Cinleri de dumansız ateşten yarattı.(55/Rahmân 15)

Yaktığınız ateşi gördünüz mü?(56/Vâkıa 71)

O gün münafık erkek ve münafık kadınlar, iman eden kimselere derler ki: “Bizi de bekleyin, biraz nurunuzdan alıp faydalanalım.” Onlara: “Dönün arkanıza ve nur arayın.” denir. Derken aralarına, kapısı olan bir sur çekilmiştir. İç tarafında rahmet, dış yönünde ise azap vardır.(57/Hadîd 13)

Tutuşturulmuş ateşte,(85/Burûc 5)

Onun anası/barınağı, (cehennem) uçurumudur.(101/Kâria 9)